Logo

Logo

29 Mayıs 2022 Pazar

Kıyafet diyetine var mısınız?

Yunan filozof Epictetus der ki; "Zenginlik çok şeye sahip olmak değil, az sayıda isteğin olmasıdır." Bu prensipten yola çıkarak dünyada bir akımı gündeme getirmek isterim. 100 şeyle yaşama becerisini daha önce duymuş muydunuz? Sade ve basit yaşamı seçen insanlar hayatlarındaki eşyaların sayısını 100'e indiriyorlar. Bu yöntemle esasında amaç eşyanın sayısı değil, çılgınlık haline gelen tüketimin esiri olmadan bireysel özgürlüğe sahip olmak.

Yapılan bir araştırmaya göre bir kadının, ömrünün 287 gününü gardırop karşısında geçirdiğini biliyor muydunuz? Durum böyle olunca kadınların yoğun kıyafet tüketme alışkanlıkları bir deneye, yani kıyafet diyetine ilham vermiş. Bunun adına da "Six items or less" (altı parça ya da daha az giysi) denilmiş. Bu diyetin amacı tam anlamıyla kıyafetlerinizle kurduğunuz ilişkiyi gözden geçirmek. Plansızca ve fütursuzca alışveriş yapan ve gardırobunu açınca giyecek bir kıyafet bulamayan, giysi seçmek için çok fazla zaman harcayanlar için bir reçete niteliğinde. Uygulamak için tek yapmanız gereken bir ay boyunca giyeceğiniz altı kıyafeti seçmek. Üstelik aksesuar ve ayakkabı serbest!

Alışveriş bağımlılığını kontrol altına almak için meşhur 10 saniye kuralını birlikte hatırlayalım. Bir ürün gördünüz ve onu çok beğendiniz. Satın almak üzereyken durun ve uygulayın. Ürünle konuşmaya başlayın;

  1. Sen istek misin, ihtiyaç mısın?
  2. Evde senden kaç tane daha var?
  3. Seni kaç kere kullanacağım?
  4. Bütçemde sana yer var mı?
  5. Borçlanmaya değer misin?
Bu içgüdüsel bir davranışsa ürünü bırakın. Bütçeniz varsa ve gerçekten bir ihtiyaçsa ya da istekse satın alabilirsiniz.

Peki sizin kıyafetlerinizle ilişkiniz nasıl?

21 Mayıs 2022 Cumartesi

Yuvaya geri dönüş...

Bir süredir yazılarıma ara vermek durumunda kaldım. Geçen ay son içeriğimi düzenlerken Türkiye'nin açık ara yaşanılabilir 1 numaralı kenti olan Eskişehir'deyken ve atıştırmalık ürünler denince akla gelen ilk marka olan Eti'de çalışıyorken bilin bakalım şu anda neredeyim? :) Yazımın başlığı ufak bir ipucu veriyor esasında, yine yeni yeniden Mercedes-Benz Türk ve yıldızın o büyülü dünyasında kendimi buldum bir anda. 7,5 yıl öncesinde Türkiye'de yaşam serüvenimin başlangıcında da Mercedes-Benz Türk vardı, uzun yıllar İstanbul'da yerleşik yaşamdan uzak durmaya gayret göstersem de bugün de duyarsız kalamayacağım ve hayır diyemeyeceğim otomotiv ve mobilite denince akla gelen 1 numaralı marka var.

Evet, geçmişe yolculuk yapacak olursam 03.11.2014 tarihinde İç Anadolu'nun bağrında yer alan güzide kentimiz Aksaray'da kamyon dünyasının kapısını aralamıştım. Belki de buradaki iş fırsatı benim hayatımın dönüm noktalarından biriydi. Bugünlerde zamanla kendime kazandırmaya çalıştığım bir çok sermayenin (sosyal, entelektüel, psikolojik) ilk tohumlarını Mercedes-Benz Türk'te dolu dolu geçirdiğim 2,5 yıllık dönemde attım. Öğrenim & gelişim dolu, güzel arkadaşlıklar edindiğim ve ilham veren liderlerle birlikte deneyimlediğim Mercedes-Benz Türk Aksaray yolculuğuma 14.06.2017'de minik bir ara vermiştim. 

Nerede kalmıştık diyerek 2 hafta önce yarım kalan hikayenin ve içimdeki Mercedes-Benz Türk tutkusunun peşinden gitmek için İstanbul'da yaşamaya değer diyerek kendimi cesaretlendirdim. Öyle ki, kendimi görev almaya başladığım Hoşdere Otobüs fabrika sahasında hiç yabancı hissetmedim. Daha ilk haftamda ayağımın tozuyla bir anda kendimi Alman-Türk Ticaret &
Sanayi Odası sponsorluğunda gerçekleştirilen kariyer fuarında Mercedes-Benz Türk standında öğrencilere ve yeteneklere yönelik şirketin marka elçisi olarak aktifken buldum, üstüne üstlük fuar organizasyonunu yapan firmaya röportaj vermek bile nasip oldu. Sanki hiç 5 yıl uzaklaşmamışım gibi... Dahası da var, Haziran'da bir süredir pandemi nedeniyle ara verilen ve özlemle beklenen geleneksel İK bölüm birlikteliklerinden birini gerçekleştireceğiz. 2015'de Nevşehir ve Ankara-Kızılcahamam, 2016'da İstanbul-Şile derken 2022 neresi mi olacak? :) Takipte kalın...