Logo

Logo

31 Aralık 2022 Cumartesi

Yeni yıl, yeni hedefler

Yepyeni bir yıl geliyor... Umut ve heyecanla, bembeyaz bir sayfa ile başlangıç yapmak için harika bir zaman. Gelin 2023 yılı için hedeflerimizi gözden geçirelim. Planladıklarımızı hayata geçirelim, hoşumuza gitmeyen alışkanlıklarımızı sonlandıralım, yıl boyu kararlı bir irade sergileyelim. Yine bundan yaklaşık bir yıl önce blogumda 2022 hedeflerime yer vermiştim. Yıl içerisinde bazılarını güncelledim, yenilerini ilave ettim. Kendimce bu sabah bir öz değerlendirme yaptım (hedeflerimin 19'unu tam veya fazlasıyla başardım, 3'ünü kısmen tamamlayabildim, 7'sini realize edemedim). Hiç planda yokken 2022 yılı içerisinde en kayda değer kararım hem yaşadığım kenti, hem de çalıştığım şirketi değiştirmek oldu.

İşte benim dolu dolu 2023 hedef listem;

  • 2. el otomobil satın almak
  • teknik / fonksiyonel uzmanlık için öğrenme ve gelișim amaçlı yatırım yapmak
  • tribünde spor karșılașmalarını izlemek (hedef 6 maç)
  • her gün İK & iș dünyası ile ilgili min. 30 dakika içerik okumak
  • her hafta min. 4 gün spor yapmak (koșu, fitness, yüzme)
  • her hafta 1 saat İngilizce alışkanlığı için zaman ayırmak (okuma & dinleme)
  • blogumda her hafta 1 yazı yayınlamak
  • 1 Working Out Loud çemberini tamamlamak
  • şirketimi temsilen en az 6 konușma yapmak veya eğitim vermek
  • her gün 1 saat gelișim amaçlı video izlemek veya podcast dinlemek
  • yurt içinde 1 deniz tatili yapmak
  • yurt dıșında 1 kültür turuna çıkmak
  • her hafta min. 1 sosyal aktivite & etkinlikte yer almak (örn. sinemada film, konser, tiyatro oyunu, gösteri, oyun bulușmaları, kültürel / tarihi yerlerin keșfi)
  • yılda 8 kitap okumak (her gün 10 dakika)
  • her gün 20 dakika köșe yazıları okumak
  • hafta içi her gün haber bültenlerini takip etmek
  • her gün finansal esenlik için "MONAY" aplikasyonunu kullanmak
  • derneklerde aktif rol oynamak (PERYÖN, İnsan Kaynakları Meslek Derneği, Fütüristler Derneği)
  • diș hekimine kontrol amaçlı gitmek
  • check-up yaptırmak
  • kıyafet ve kitap bağıșında bulunmak
  • her sabah fiziksel egzersiz yapmak
  • çevremdeki insanlar için hoș sürprizler yapmak
  • mutluluk kavanozu olușturmak
  • hafta sonları 2 saat belgesel izlemek
  • deprem çantası hazırlamak
  • aile ve arkadaşlara düzenli zaman ayırmak

Şimdi sıra sende. Rahatlatıcı bir müzik aç. Kendine sıcak bir içecek koy. Tüm beklentilerini bırak. Hazır olduğunda başla. 

24 Aralık 2022 Cumartesi

Zenginlerle, zengin olmayanlar arasındaki davranış farkı nedir?

  • Zengin "hayatımı ben tasarlarım" diyor; zengin olmayan "hayat bir şekilde oluşuyor" diyor.
  • Zenginlerin para ile olan ilişkisi bir şeyi "başarmak"; zengin olmayanların parayla olan ilişkisi "kaybetmemek" üzerine kurulu.
  • Zenginler "zengin olmaya" karar veriyorlar; zengin olmayanlar "zengin olmak" istiyorlar.
  • Zengin insanlar büyük düşünüyorlar, zengin olmayanların hayal dünyası kısıtlı.
  • Zengin insanlar "fırsatlara"; zengin olmayanlar "engellere" odaklanıyorlar.
  • Zengin insanlar olumlu düşünen, başarılı kişilerle ilişki kuruyorlar; zengin olmayanlar olumsuz düşünen, başarısız kişilerle.
  • Zengin kişiler kendilerini sorunlarından daha büyük hissediyorlar; zengin olmayanlar ise sorunlarının içinde kayboluyorlar.
  • Zengin kişiler elde ettikleri sonuçlara (yani performansa) göre ücretlendirilmek; zengin olmayanlar ise harcadıkları zamana göre ücret istiyorlar.
  • Zengin olanlar her ihtimali düşünüyorlar; zengin olmayanlar tek ihtimal üzerine odaklanıyorlar.
  • Zengin olanlar varlık elde etmek için çalışıyorlar; zengin olmayanlar aylık gelir elde etmek için.
  • Zengin olanlar paralarını akıllı yönetmeyi öğreniyorlar; zengin olmayanlar ise paralarını yönetemediklerine inanıyor ve bunu böyle kabul ediyorlar.
  • Zengin olanlar paralarını kendileri için çalıştırıyorlar; zengin olmayanlar para için çalışıyorlar.
  • Zenginler korkudan ilham alıyorlar; zengin olmayanlar korkunun kendilerini engellemesine izin veriyorlar.
  • Zengin olanlar sürekli öğreniyor ve gelişiyorlar; zengin olmayanlar hali hazırda her şeyi bildiklerini sanıyorlar.
  • Zengin olanlar uzun dönemli düşünüyorlar; zengin olmayanlar kısa süreli.
  • Zenginler fikirler üzerine; zengin olmayanlar ise kişiler ve olaylar üzerine konuşuyorlar.
  • Zenginler değişimi kucaklıyorlar; zengin olmayanlar değişimden korkuyorlar.
  • Zenginler riskleri hesaplıyorlar; zengin olmayanlar risk almaktan çekiniyorlar.
  • Zenginlerin bir çok gelir yolu var; zengin olmayanların ise tek.
Peki siz kendinizi hangisine daha yakın hissettiniz?

18 Aralık 2022 Pazar

Alışkanlıklar & zaaflar

Charles Duhig "Alışkanlıkların gücü" adlı kitabında alışkınlıklarımızı kırmanın ve yerine daha sağlıklı ve işinize yarar yeni tutumlar geliştirmenin üç basamağı olduğunu belirtiyor;

  • İşaret
  • Rutin
  • Ödül
Kilo vermek istediği halde kendini aşırı yemekten alıkoyamayanlar için diyetisyenlerin ilk tavsiyesi; hayatları boyunca fiziksel anlamda en zayıf oldukları günlere ait bir fotoğraf karesi seçip buzdolabına asmaları olur. Eğer böyle bir foto mevcut değilse, hedeflerindeki ince bedeni simgeleyen başka bir görsel seçmelerini isterler. Buzdolabını gören beyin çikolata ve yemek isteğini doğururken, dolabın üzerindeki fotonun amacıysa algıyı şaşırtmaktır.

Bırakamadığınız sigaralar, terk edemediğiniz tatlılar, cayamadığınız kahveler, geri çeviremediğiniz gazlı içecekler... Siz onları bırakmadan onlar sizi bırakacaklar. Ciğerleriniz artık sigara dumanına maruz kalmak istemediğini haykıracak, mideniz gazlı içeceklerinin girişini yasaklayacak. Sinir sisteminiz kafeini reddedecek. Oysa yaşam kaliteniz elden gitmeden "alışkanlık" dediğiniz tekrarlarınızdan vazgeçerek kendi devriminizi yapabilirsiniz. Bu hem sağlığınıza hem de bütçenize fayda getirecektir.

Haydi, hazır yeni yıla girmek üzereyken cesur olun ve zaaflarınızın üstüne gidin. Zaaflarınıza söz geçirin ki cebiniz de bahar dalları gibi yeşillensin.

Zaaflarımın listesi;
  1. Cips ve kolasız duramıyorum.
  2. Sosyal medya bağımlısıyım.
  3. Ayakkabılara dayanamıyorum.
  4. ...
  5. ...
Siz de kendiniz için böyle bir liste yapabilirsiniz.

Yeni bir alışkanlığı hafızaya yerleştirmek için 21 defa hiç ara vermeden tekrar gerekir. Alışkanlıklar tekrarlanarak kazanılır. Örneğin bir türlü düzenli birikim yapamıyorsanız, arka arkaya 21 ay boyunca birikim yaptığınızda bu sizde bir alışkanlık haline gelecektir. Parayı korkmadan konuşabilmek, bütçe yapmak, tasarruflu yaşamak, para biriktirmek, yatırım yapmak... Bunların her biri aynı diş fırçalamak gibi birer alışkanlıktır. Alışkanlıklar değişebilir. 

3 Aralık 2022 Cumartesi

Salman Khan'ın laboratuvar okulunu biliyor muydunuz?

Dünyada bir başka eğitim devrimcisi olan ve 21. yüzyıla damgasını vuran Salman Khan'dan bu içeriğimde bahsetmek isterim. Asıl çıkışı dijital / online okul (Khan Academy) ile olmasına rağmen Salman Khan'da biliyor ki "insan insana dokunuşu olmayan, fiziksel insan temasını, iletişimini bütünüyle yok eden, yok sayan bir modelin" yaşama ya da tam anlamıyla yararlı olma ihtimali yok. Bu doğrultuda laboratuvar okulunda öğrenciler özellikle cuma günleri Salman Khan ile sohbet ediyorlar. Sohbet konuları dünyayı değiştirebilecek teknolojiler, kendi kendine giden arabalar, sanal gerçeklik, insan ömrünün uzatılması, robotlar, uzay hakkında olabiliyor. Birlikte her konunun kolaylaştırıcı, zorlaştırıcı tarafları, problem yaratabilecek senaryolar, beklentiler, çözümler üzerinde irdelemeler, düşünce egzersizleri yapıyorlar.

Hemen her konuda yapılan sohbetler okulda geçirilen zamanın önemli bir kısmını kaplıyor. Öğretmenlere düşen en önemli görev, çocukları daha da yaratıcı, farklı düşünmeye yönlendirecek kışkırtıcı, tetikleyici sorular, yorumlar yaparak onların daha fazla, kapsamlı, yenilikçi, inovatif düşünmesine zemin hazırlamak. Sadece gerektiği, duraklandığı, dağınıldığı zaman sohbeti modere etmek, çocukların odaklanmalarına yardımcı olmak. Ama bunları daima doğal ve sınırlamaksızın yapmak. Asla yargılamamak, üstencil davranmamak, onlarla birlikte sohbete dahil olmak.

Okulda sıralar, dizilmeler yok. Sınıflarda, çalışma ortamlarında öğrenciler seviyelere ayrılmaksızın farklı yaş grupları olarak bir arada projeler üzerinden çalışıyorlar. Geleneksel ev ödevi verilmiyor. Öğrenciler kendi ders programlarını kendileri oluşturuyor, günlük ve dönemlik hedeflerini kendileri belirliyorlar. Öğretmenler onlara sadece yardımcı oluyorlar. Okulda sıradan bir günde bazı öğenciler bir fon kağıdına bayraklar ve haritalar çizerek politika konuşurken, bir başka tarafta bir diğer grup Shrek'in tiyatro versiyonunun provasını yapabiliyor. Başka bir odada ise bir çocuk sessizce günlüğüne bir şeyler yazabiliyor.

Bilgiye değil anlam üzerine yoğunlaşılıyor. Bilginin ne anlama geldiği, gelebileceği üzerine odaklanılıyor. Anlamlandırma yeteneği geliştiriliyor. Sadece öğretmenler değil, yaşça büyük öğrenciler de kendilerinden küçüklere ara sıra değil, sürekli mentorluk yapıyorlar. Örneğin büyükler birbirlerine ve küçüklere nazik yaklaşım gösterdiğinde onlar da saygılı davranmaları gerektiğini hissediyorlar.

28 Kasım 2022 Pazartesi

Urfalıyam ezelden...

Ne bereketli bir yıl oluyor. 6 ay önce Mercedes-Benz Türk'e geri dönüşüm sonrasında geçen hafta yine yeni yeniden bölüm birlikteliğimizin bir başka versiyonu için istikamet Güneydoğu Anadolu oldu. İnsan Kaynakları ekibi olarak yer seçimleri konusunda da ezber bozmaya devam ediyoruz. Haziran'da önce İç Anadolu'nun modern yüzü Eskişehir, şimdi de Şanlıurfa ve Gaziantep... Bir kaç gün önce Gaziantep'de bir okula yapılan hain roket saldırısı acaba dedirtti. Buna rağmen İstanbul'da sabahın köründe havalimanı servisi için alarmlar ayarlandı, lakin hesapta olmayan deprem şokuyla yataktan zıplayarak uyandığımı biliyorum. Bir taraftan uyku dolu gözler, diğer taraftan depremin getirdiği sarsıntıyla İstanbul kafilesi olarak soluğu Şanlıurfa havalimanında aldık. Gece karayoluyla ulaşımı sağlayan Aksaray'dan gelen ekibimizle buluştuk.

Burada ayrı bir parantez açmak isterim. Güneydoğu Anadolu denince 2014 yılından bahsetmeden olmaz. Benim için bir bakıma hayatımdaki kırılma noktalarından biridir. Ekim 2014'de USAP adlı öğrenciler, mezunlar ve akademisyenlerden oluşan bir toplulukla Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın sponsorluğunda Almanya'dan yaklaşık 100 kişilik bir "orduyla" Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin illerini keşfetmiştik. Gezi bittikten sonra tüm kafile Gaziantep'den Almanya'ya uçakla havalanırken ben rotayı içimde yüksek bir heyecan ve belirsizlikle Aksaray'a kırdım. Neden mi? Daha önce başvurmuş olduğum ve telefon mülakatı sonrası İK alanında bir iş fırsatı için belki de Türkiye'deki kariyer yolculuğumun startını vermek üzere yüzyüze iş görüşmesine davet almıştım. Mülakat serilerinin ve işe alım sürecinin nasıl sonuçlandığını az çok biliyorsunuz. :)

Şanlıurfa'da hayatımda gördüğüm en ilginç ve sahici rehber anlatımı eşliğinde tarihe tanıklık ettiğimiz Göbeklitepe ve buranın simgesi olan Balıklıgöl'ü turladık. Otelimizdeki minik bir takım çalıştayı sonrası ver elini tabi ki yöresel sıra gecesi... Tam havaya girmişken bir de baktık ki çalgılı çengili ortam bitti. Hiç umurumuzda değildi, Orhun arkadaşımızın önderliğinde masamızda içimizden gelen şarkılar eşliğinde mekandan artık nazik bir dille çıkmamız istenene kadar eğlenmeye devam ettik. Bu arada öğrendik ki, bir otobüsümüze hırsız girmiş. Hoppala, bir grup arkadaşımız doğru karakola ifadeye... Hızını alamayan bir grup After Party ekibi otel odasında Temel-Dursun eşliğindeki fıkralarla sohbet-muhabbete koyuldu. 

Ertesi sabah benim de çok merak ettiğim batık şehir Halfeti'yi tekne ile yerinde deneyimledik. Özellikle suyun üzerinde kalan cami minaresi görülmeye değerdi. Gezi otobüsümüzde de elbette boş durmadık. Magazinsever bir grup arkadaş "Şokopop quiz game" ile ünlüler dünyasından hayat kurtaran soruları cevaplamayı çalıştı. Şahsen "Summer Stars" kadın takımımızın kazanacağına kesin gözüyle bakarken "Sina Pırlanta" adlı erkek ekibimiz fark atarak beni utandırdı. 2 gün boyunca kebap, şiş ve tatlılara fazlasıyla doyduğumuz gezinin finalini kendi adıma Gaziantep Kalesi'ne çıkarak tamamladım. M. Ö. 3600 yılında inşa edilen kalenin içerisinde müze, cami ve hamam mevcut, heybetli duruşuyla dikkat çeken kalede kazı çalışmaları halen devam ediyor.

Aralık ayında kısmetse İK ekibimizle bu yılın başarılarını kutladığımız yılbaşı yemeğimiz olacak, takipte kalmaya devam edin... We love HR!

24 Kasım 2022 Perşembe

Dijital okullar neden önemli ve gerekli?

  • Online ve dijital araçlar herkes için her yerde ücretsiz ya da çok düşük - kesinlikle klasik okullarla mukayese dahi edilemeyecek makul maliyetlerle - her yerden, her yaştaki insana, istediği derinlikte ve dünya standartlarında eğitim alma olanağı sağlar.
  • Eğitim asla bir kişi veya bir kuruluş tarafından sunulamayacak kadar kapsamlı, derin bileşenleri olan yaşamsal bir ihtiyacın karşılanması, bir çabalar bütünüdür. Ortak çalışma, paylaşma, sürekli geliştirme gerektiren müthiş bir süreçtir. Bu da ancak dijital ağlarla mümkündür. Hiç bir insana-öğretmene dayalı yapı, öğrencilerle tek tek, onlara özgü eğitim, değerlendirme, etkileşim yapmaya yetmez. Bunun fiziksel veya maddi açıdan karşılanması hiçbir insan, toplum ve ülke için mümkün ya da sürdürülebilir değildir. O yüzden insan odaklılığı merkezde tutarak dijital olanaklardan sonuna kadar yararlanmak şart.
  • Eğitim oldukça maliyetli, dolayısıyla düşük gelir seviyesine sahip kişiler, toplumlar için pahalı bir hizmet. Bütün ömür boyunca sürmesi gereken uçsuz bucaksız bir kurgu. Ve cehaleten kaynaklanan her türlü melanetin, musibetin de tek ilacı, çaresi...
  • Teknolojiden, yapay zekadan, robotlardan korkumuzun en önemli gerekçesi "insani dokunuşu" kesmesi, engellemesi. Ya da "yeni şeyler öğrenemeyiz, aklımız ermez bu yaştan sonra" ya da "bacak kadar boyla öğrenemeyiz ki" çekinceleri... Oysa dijital kolaylıklar ile gereksiz zaman, moral, motivasyon kayıplarından, el ve kafa yoran bir sürü zamandan, çabadan, etkiden kurtulan, tasarruf eden öğretmen ve öğrenciler birlikte çok daha kaliteli ve etkin vakit geçirme, sonuçta da kalıcı öğrenme, içselleştirme olanağı yaratabilirler.
  • İdeal bir gerçek sınıf, inanılmaz bir öğretmen ve güvenilebilir kaynaklardan oluşmalıdır. Bu ise tutturulması neredeyse imkansız bir hedef, ideal ve ulaşılmaz bir senaryodur. Bildiğimiz şu dünyada mükemmeliyetin yakalanması en azından tüm insanlık için imkansızdır. Oysa online platformlar, dijital okullar sayesinde büyük ölçüde bu amaç kolaylaştırılabilir ve "çok iyiye" yaklaşmak için ek güç kazanılabilir.
İnsanları en çok insan yapan şey öğrenmek, hayattan dersler çıkarmaksa bunun her kanaldan yapılabilmesinden ve kaynakların çeşitlenerek daha kaliteli, içi dolu hale getirilmesinden daha doğal ne olabilir ki?

19 Kasım 2022 Cumartesi

Tam bir fütürist: Elon Musk

Son zamanlarda Twitter'in satın alma sürecindeki manevralarıyla gündemdeki yerini koruyan Elon Musk ile ilgili kim ne derse desin, o geleceğe yönelik müthiş bir vizyona sahip. Fütürist zihniyetiyle geleceği oluşturanların başını çekiyor. Her ne kadar kripto para piyasalarını manipüle ettiği için zaman zaman şimşekleri üzerine çekse de o hala yüzyılın en önemli girişimci ve mucidi olarak kabul ediliyor. Tüm dünyada yaşayan bir efsane. Yeni neslin, 21. yüzyılın en önemli rol modellerinden biri. 1971 doğumlu deha, 13-14 yaşından beri günde neredeyse (konu farketmeksizin, her alandan) bir kitap okuyor. Öğrenmek için normal insanlardan 60 kat daha fazla çaba sarf ediyor. Kendini bildiğinden beri haftada minimum 85 saat çalışıyor. 

Elon Musk ile özdeşleşmiş şirketleri ve yatırımları anımsamak gerekirse; Zip2, PayPal, SpaceX, Tesla Motors, SolarCity, Gigafactory, The Boring Company - Hyperloop, Open AI, Neuralink, Starlink ilk etapta akla gelenler. Evrensel temel gelir konusunu da dünya kamuoyu önünde ilk dillendirenlerden biri Elon Musk olsa da artık herkes ne olduğundan haberdar. En azından fikrin arkasında yatan ihtiyaç ve zorunluluk kabul edilmiş durumda. İtiraz edenler, mümkün değil diyenler olsa da aklı başında liderler ve özellikle de gençler Blockchain'in yaygınlaşması ile "vatandaşlık maaşı" sisteminin ya da ona benzer bir uygulamanın, çözümün gerekliliğini ciddi ciddi savunuyorlar. Çünkü gelir adaletsizliği, fırsat eşitsizliği, işsizlik, yoksulluk, mültecilerin artması gibi konular nedeniyle dünya çok büyük potansiyel sosyal sorunlara gebe.

Ad Astra School ile devrim niteliğinde bir yaklaşım sergileyen Musk'a göre eğitimde sürdürülmesi mümkün olmayan, değişmesi gerekenler;
  • Uzay çağına, siber aleme geçtik; mevcut sistem hala sanayi çağı/devrimi değerlerine, gerekliliklerine göre çalışıyor. Çocuklar bütün gün öğretmenin yönergesini takip etmekten başka bir şey yapamıyorlar. Ötesini düşünemiyorlar, zamanları kalmıyor.
  • Otonomi eksikliği ve kontrol ile olumsuz geri bildirim aşırılığı en sıkıntılı alanlardan biri çünkü çocuğun her dakikası, tüm hayatı sistem tarafından dolduruluyor, planlanıyor ve acımasızca takip ediliyor.
  • Orijinal olmayan, güncelin ve geleceğin gerisinde kalan, özelleştirilemeyen, esnemeyen, herkesi aynı varsayan, aynı kalıba sokmaya, öğrencileri standartlaştırmaya çalışan yapı tam bir düğüm haline gelmiş durumda.
  • Tutkulara, meraklara, yeteneklere, ilgi alanlarına bakılmaksızın "konu ve soru bu, sadece buna odaklan, ezberle, bunu çöz, en yüksek nota koş" yaklaşımı resmen beyin katledici bir mekanizmaya dönüşmüş durumda.
  • Hepimizin anlama, öğrenme şekli farklı araç ve kaynakları kullanarak, farklı sürelerde olabiliyorken eğitim sisteminde bu farklılıkar için yer, buna uygun kurgu, yapı, araç, yetişmiş eğitici kadrolar mevcut değil.
  • Günümüzde çocuklar günde hala ortalama beş saatten fazla, sınıf ve öğretmenden aktarma odaklı ders dinliyorlar ki bu artık eğitim değil, en yalın hali ile işkence kategorisinde, insanlığa aykırı bir durum.
Albert Einstein ise der ki; "Eğitim, okulda öğrenilen şeyleri unuttuktan sonra geriye kalan şeydir."

14 Kasım 2022 Pazartesi

Ad Astra School ile eğitimde devrim

Elon Musk'un geleneksel eğitim sistemine meydan okuyan "Ad Astra" okulunu kurduğunu biliyor muydunuz? SpaceX merkezine yakın bir noktada bulunan akademide 20 çocukla başlangıç yapılmış. Tabi içlerinde Musk'ın beş oğlu da bulunuyor. Öğrenciler 8 ile 14 yaşları arasında. "Araçları değil, problemi öğret!" felsefesine sahip okulda çocuklar kabiliyet ve eğilimlerine göre içerik ediniyorlar. Musk'ın okuldaki uygulanan eğitim sistemi hakkında açıklaması; motoru parçalara ayırmak ve sonra onu birleştirmek için gereken araçları bulmaya odaklanılmasını sağlamak şeklinde. Diğer bir pratik örneği ise yapay zekanın olumsuza döndüğü bir senaryoda mümkün olan en yararlı eylemi gerçekleştirmeyi bulmaya gayret göstermek. Tüm problem çözümlerinde "etiği" merkeze almak Ad Astra'nın vazgeçilmez ilkesi.

En önem verilen şeyler; eleştirel, sorgulayan bakış açısı, akıl yürütme ve yaratıcı düşünme ile problem çzömeye odaklanmak. Öğrenim dahil her şeyi Elon Musk finanse ediyor. Büyük ölçüde matematik, fen bilimleri, mühendislik ve etik, felsefe konularına odaklı bir içerik var. Yabancı dil, müzik ve spor gibi konular isteğe bağlı. Sınav ve değerlendirme sistemi neredeyse yok denecek seviyelere indirgenmiş durumda. Tamamen proje, analitik düşünme ve problem çözme odaklı, karışık yaş grupları bir arada öğreniyorlar. Okul yapay zeka (AI) ve robotlara çok fazla yatırım yapıyor. Çocuklar özellikle bu alanlarda sürekli proje geliştiriyorlar.

Öğrenciler yaratıcı ve yıkıcı (disruptive) buluşlar yapmaya heveslendiriliyor, teşvik ediliyorlar. Projeler iklim balonları oluşturmaktan alev makineleri ile donatılmış otonom makineler inşa etmeye kadar değişiklik gösteriyor. Öğrencilere dizüstü bilgisayarlarda çeşitli programlama dilleri ile nasıl kod yazılacağı öğretiliyor. Birçok öğrenci öğrendikleriyle kendi web sitelerini, iletişim kanallarını oluşturuyorlar. Bazıları okulun kendi para birimi olan Astra'yı kullanarak para bile kazanabiliyorlar. TED Talk formatında sempozyumlar hazırlıyorlar ve yakınlardaki üniversitelerin öğretim üyelerine sunumlar yapıyorlar, geri bildirimler alıyorlar. Ayrıntılı olarak irdelemeleri gereken belirli bir konuya odaklanarak haftalık ödevler yapıyorlar. 

Her yıl müfredat yeniden oluşturuluyor ve yarısı öğrencilerin kendileri tarafından belirleniyor. Öğrenciler daha başvuru sırasında bile yaratıcılıklarını ortaya koymak üzere teşvik ediliyorlar. Okulun öğrencilere verdiği giriş sınavı sorularında cevaplar istenilen şekilde verilebiliyor; yazılı, görsel, işitsel, sanatsal, dijital olabiliyor. Ad Astra'da "yaratıcılıkta limit gökyüzü" - "sky is the limit" mottosu hakim. Ad Astra'da not kavramı mevcut değil. Standart bir not sisteminin mantıksız olduğunu belirten Musk, bazı öğrencilerin İngilizce'yi, bazılarının matematiği, bazılarının da farklı zamanlarda farklı derslerden hoşlandıklarını vurgulayarak bu kadar farklı ilgi ve yetenek alanını aynı kalıplarda, notlarla değerlendirmenin hiç akılcı olmadığına dikkat çekti. 

Özetle alfa nesli çocuklar, gençler için açılan en çarpıcı okul örneklerinden biri olan Ad Astra tek tip öğrenci yetiştiren geleneksel eğitim sisteminin tam aksine bireysel yeteneklerin ve kişisel tercihlerin keşfedildiği, teşvik edildiği, saygı duyulduğu, ayrıca öğrencilerin farklılıklarının önemsendiği yepyeni bir konsepti oluşturmaya çalışıyor. Sizce de özelleştirilmiş okul ("customized school") denen bu modelin yaygınlaşmasının zamanı gelmedi mi?

5 Kasım 2022 Cumartesi

Eğitim sistemi ne zaman değişecek?

Okullardaki içerikler, konular, hal ve gidişat "eğitenden eğitilene" hiyerarşisinde gidiyor. Sınav, test, meslek, bir okul kazanma ve bolca ezber odaklı eğitim çıkmazı sürüyor. Hele de bilim ve teknolojideki gelişmeler yüzünden öğretmenlerin neredeyse sıfırdan, yeniden donanmalarını gerektirecek kadar hızlanan bilimsel, toplumsal, sosyal gelişmeler, ilaveten hem eğitmenlerin hem öğrencilerin cihazlara-internete ulaşım kısıtları nedeniyle eğitimde fırsat eşitsizliği ve uçurum gittikçe açılıyor.

  • Muhtelif nedenlerle sert, yetersiz ya da işini sevmeden yapan öğretmenler;
  • Onca cezbeden platform ve olasılık arasında sabah erken uyanmak, akşam erken yatmak ve ille de okuldan öğrenme zorunluğu;
  • Bitmeyen sınavlar, geçilmesi gereken sınıflar;
  • Eğitim sisteminin insanları hayata hazırlamak konusunda geri kalmışlığı;
  • Anne-babaların-büyüklerin ezbere dayatmaları, mutsuzluğu;
  • Maddi, manevi olanaksızlıklar, toplumsal kirlenme gibi nedenlerle ne okullara eleştiri ne de okullardan şikayet sanırım okul icat edildiğinden beri bitmez ve daha da süreceğe benziyor.
Gençler kesinlikle iş dünyasına hazır yetişmiş, motive mezun olmuyor. Birçoğu zaten ve adeta dostlar alışverişte görsün diye eğitim alıyor. Sanki onca emekle "okulculuk, üniversitecilik" oynanıyor. Diplomasının işe yaramayacağı belli ola ola hem aileler hem çocuklar okulun maddi, manevi azabına katlanıyor.

Neticede maalesef okuldan hoşlanmayan değil, ciddi ciddi nefret eden bir nesille ve onların aslında okulun çocuğunu insan edeceği inancını-güvenini çoktan yitirmiş ama yapacak da başka şey bulamayan velileriyle, öğretmenlerle baş başa olduğumuzu bilelim, kabul edelim. Bu büyük sıkıntıyı halının altına süpürmeyelim. Çözümü de elbet bulacağız.

22 Ekim 2022 Cumartesi

Reskilling & Upskilling: Sende ne durumda?

Yeteneğin %50'si genetik bir miras olsa da kalan yarısı disiplin, yoğun çalışma ve altyapıdan başlayarak gelişime dayanıyor. Diplomalarımızda ne yazarsa yazsın - ki artık raf ömrünün kısaldığını hepimiz biliyoruz -, hangi şahane okullardan / üniversitelerden mezun olursak olalım, toplumun ve iş yaşamının hızla değişen dinamikleri nedeniyle neredeyse her gün vasıfsızlaşıyoruz. Bu vasıfsızlaşmaya (deskilling) - hangi kuşaktan olursak olalım - karşı koymak için de iki aracımız bulunuyor; kendi alanında farklı bir iş yapış şekline gidebilmek için becerileri güncellemek / güçlendirmek (upskilling) ve tamamen bambaşka bir alanda / rolde çalışabilmek için yepyeni bir beceri seti kazanmak (reskilling). Bundan sonra belki de dikkate alacağımız en önemli konu öğrenme çevikliği (learning agility) olacak. Çünkü bu çeviklik bir insanda varsa, o kişinin yepyeni alanlarda başarı sağlaması çok da zor olmayacak. 

Peki Türkiye'nin eğitim kurumları ve müfredat odaklı eğitim sistemimiz bu yetkinlikleri geliştirmeye ne derece hazır? Gelecekte iş dünyasında ihtiyaç duyulacak başta sosyal ve dijital yetkinliklerle uyumlu mu? Okulda edinilen bilginin gerçek yaşamdaki karşılığı konusunda Türkiye'nin gençleri de bir hayli endişeli ki UNIVERSUM'un 2022 yılındaki "En çekici işverenler" araştırmasında - son yıllarda sürekli olduğu gibi - öğrencilerin ve genç profesyonellerin çalışmayı arzu ettikleri şirketlerden en önemli beklentilerinin gelişim ve öğrenime yatırım olduğunu görüyoruz. Öte yandan eğitim sistemi güçlü kabul edilen ülkelerde (örn. Finlandiya, Güney Kore, Kanada) şirketlerden çalışanların gelişimlerine yatırım yapılmasının beklenmesi gençlerin ilk beş önceliği içerisinde yer almıyor. Bu durumu gelişmiş ülkelerin eğitime doyması olarak değil, özyönetimli öğrenmeye çoktan geçmiş olmaları şeklinde yorumlayabiliriz. Bir diğer ifadeyle öğrenme ve gelişimin kurumlar tarafından servis edilmesi gereken bir fayda değil, kişisel olarak yaşam boyu sürdürülmesi gereken aktif bir beceri halini almasının önemine inanıyorum. Kendi kendine öğrenme (otodidaktizm) anlayışının okul öncesinden başlayarak geliştirilmesi gerekir kanaatindeyim.

8 Ekim 2022 Cumartesi

Fütürist manifestosu

Bu yazımda 3 yıldır üyesi olduğum Fütüristler Derneği'nin manifestosunu sizlerle madde madde paylaşacağım. Zamanın ruhuna uygun olarak umarım hepimiz tarafından içselleştirilir ve yeni nesillere rehber olur.

  • İnsanlık tarihinin en önemli değişimlerinden birini geçiriyoruz. Dünyada her anlamda tıkanıklık, mutsuzluk ve karamsarlık hakim. Kendimize yeni hedefler koymalı, yeni motivasyon unsurları belirlemeliyiz.
  • Geleceğin nasıl olacağını değil, sahip olduğumuz bilgiyi doğru kullandığımızda kurabileceğimiz yeni dünya uygarlığının nasıl olacağını uzgörebilir, onu şekillendirebiliriz.
  • Bilgi ve teknolojiyi kullanarak muhtelif gelecekler oluşturulabileceğini kabul etmeli ve yaşamın tüm boyutları için alternatif senaryolar, olumlu gelecek tasarımları yapılabileceğini benimsemeliyiz.
  • Açlık, fakirlik, savaş gibi büyük insanlık sorunlarının engellenebilir ve kabul edilemez  olduğuna inanan bir kültürü inşa etmeliyiz. Bu konuda taviz vermek, geleceğe kalacak mirasımızda bu sorunların aynen tekrarlanması demektir.
  • Sürdürülebilir küresel gelecek için etik değerlere olan duyarlılığın artırılmasını ve uluslararası ortak bir hukuki düzenin kurulmasını sağlamalıyız.
  • Dünya zengin kaynaklara sahiptir. Bu kaynakların belli sayıda ülke ve/veya toplum tarafından kontrol edilmesini engellemeli, çalışmak-üretmek için yeni teşvik mekanizmaları ve sistemleri hayata geçirmeliyiz.
  • Dünyayı ve kaynaklarını tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul eden anlayış ve uygulamalar geliştirmeliyiz.
  • Çok gelişmiş teknolojilere sahibiz. Daha da gelişmişlerini yaratacağız. Yeni teknolojilerin evrene zarar vermemesi için sosyal ve ekonomik sistemlerimizi de refahımızı artıracak olan teknoloji ile aynı hızda geliştirmeyi hedeflemeliyiz. Teknoloji tüm dünya vatandaşları ve canlıları için sosyal-ekonomik refah sağlamaya hizmet etmeli.
  • Barışçıl ve sürdürülebilir küresel uygarlığın kurulmasını sağlayacak uygulanabilir planlar geliştirmeli, kağıt üzerinde kalan insan haklarını yaşamın merkezine oturtmalıyız.
  • Doğal kaynakları temel alarak sosyal adaleti en insani ve etkili biçimde sağlamalıyız.
  • Tüm ürün ve hizmetleri herkes için kolay ulaşılabilir hale getirmeliyiz.
  • İnsanın akıl ve zekasını kullanarak yaratıcılığını teşvik etmek için teknolojiden yararlanmasını sağlamalıyız.
Ne dersiniz, bunları hep beraber yapabilir miyiz?

1 Ekim 2022 Cumartesi

2030 yılına yolculuk yapalım mı?

1 Ekim Dünya Kahve Günü'nde mis gibi filtre kahvemi yudumlarken sizlerle birlikte geleceğe yolculuk yapmaya ne dersiniz? 

2030 yılında bir gün... Yatağınızdan uyandınız, yerinizden kalktınız ve lavaboya gittiniz. Aynaya bakar bakmaz aynanın yüzeyine gömülü kızıl ötesi ışınlarla ateşiniz ölçüldü. Ateşiniz neyse ki normal. Elinizi yüzünüzü yıkadınız, dişinizi fırçalıyorsunuz. Fırçanız bir yandan dişinizi temizliyor, öte yandan ağzınızdaki tükürüğü analiz ediyor. Eyvah eyvah! Ağzınızda virüs olabileceğini düşündürecek maddeler var. Üstelik yoğunluğu da yüksek. Aynada o anda bir uyarı beliriyor. Özel hazırlanmış kiti kullanmanız isteniyor. Ezca dolabında istiflenmiş kitlerden birini alıyorsunuz. Talimata uygun biçimde içindeki aparatı akıllı telefonunuza takıyorsunuz ve üzerindeki iğne ile aparata yerleştirilmiş ince tabakaya parmağınızdan bir damla kanınızı damlatıyorsunuz. İşte budur! Birkaç dakika içinde size hangi grip virüs tipinin bulaştığı bilgisi telefonunuzun ekranından yansıtılıyor. O bilgi aynı zamanda aile hekimine ulaşıyor. Aile hekiminiz bu arada yapay zekalı bir "robodok". Bünyenize uygun bir reçete yazıyor ve en yakın eczaneye gönderiyor. Neler yapmanız gerektiğini sıralıyor: "Başkalarına bulaştırmamak için kendinizi karantinaya alın. Havlunuzu ayırın. İlaçlarınızı zamanında alın. İstirahat edin. Zaten bir haftalık raporunuz işyerinize ulaştı bile. Bundan sağlık sigortanızın da haberi var. Masrafların bir kısmını o karşıladı. Geri kalan kısmı bankadaki hesabınızdan çekildi." 

Dijital Kişisel Asistanınıza hasta olduğunuzu söylemeye gerek bile yok. O her şeyden anında haberdar oluyor. Zaten hastalığınız süresince kurallara uyup uymadığınızı, ilaçlarınızı aksatmadan alıp almadığınızı o kontrol edecek. Görevi elbette bundan ibaret değil. Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek toplantılarınızı gözden geçiriyor. Acil olmayanları, muhataplarınızın Dijital Kişisel Asistanlarıyla iletişime geçerek erteliyor. Acil olanlar için videolu toplantılar organize ediyor. Güncellenen takviminizi size TV ekranından gösteriyor ve sesli olarak anlatıyor. İsterseniz sabah kahvenizi hazırlamayı, dinlenirken keyif alacağınız müzikleri ya da filmleri sunmayı teklif ediyor. O sırada eczaneden ilaçları getiren dron balkonunuza inmek üzere. "Geçmiş olsun." Buradaki "geçmiş olsun" ifadesini biraz da mecazi anlamda ele almak lazım. Kişisel verileriniz o kadar çok elden ele dolaştı ki, siz bile onların tamamını aklınızda tutamazsınız. Sağlık sigortanızdan işyerinizdeki İK departmanına, oradan bağlı olduğunuz müdürünüze, bankanızdan halk sağlığı ve güvenlik birimlerine, emeklilik kurumundan yaşadığınız apartman dairesinin bulunduğu sitenin yönetimine... Milyonlarca byte'lık bilgiler ışık hızıyla "bulut" dediğimiz görünmez belleklerdeki yüzlerce dosyaya ulaştı. Üstelik "blokzincir" ile değişmez şekilde...

Peki sizce gelecek nasıl gelecek? :)

24 Eylül 2022 Cumartesi

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (İyilik)

En yalın anlamı ile "iyilik" insan ihtiyaçlarını, çıkar ve dileklerini gözeten, karşılayan; kişiye, topluma, dünyaya maddi-manevi yararlar sağlayan, faydalı olma halidir. İyi insan olmaktan bahsedildiğinde en temel tanımlarla şunları ifade etmek mümkün;

  • Farklı olma cesaretine sahip olan;
  • kendisi, tüm insanlık, gezegen ve doğa için olumlu, ilerici, yenilikçi, daha doğrusu sürdürülebilir bir vizyon geliştirebilen;
  • "daha çok" için değil, "daha iyi" için tasarımlar, üretimler yapan;
  • kişi, kurum ve toplumların yararlı, etkin yol haritası oluşturmasına yardım eden;
  • insanlıktan, doğadan ve sürdürülebilirlikten sorumlu olduğunun bilincinde olan;
  • geleceğin seyircisi değil, tasarımcısı olması gerektiğinin farkında olan;
  • çağdaşlık sözcüğünün günü yaşamakla sınırlı olmadığını bilen ve davranışlarıyla, eylemleriyle bunu yansıtıp yaşayan, yaşatan;
  • geleceği uzgörme gayreti içinde olan;
  • dünyayı kendine, kendini dünyaya ait hisseden;
  • dünyanın örgütlenmesinde yer almak isteyen;
  • ahlak ve etik kurallar çerçevesinde hareket eden;
  • fütürist yaklaşımları kullanarak kitlelerin sürdürülebilir ve olumlu bir gelecek için bilinç geliştirmesine yönderlik eden kişiler iyi insandır.
Ahlak lokal / yerel, etik ise evrensel değerleri ifade ediyor. İkisi ne kadar birbiri ile örtüşürse o kadar huzur bulacağımız apaçık bir gerçek.

18 Eylül 2022 Pazar

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (Kinizm & Sinizm)

Kinizm, insanların özellikle değişim çağlarında hızlı değişen, yorucu, ezici, ürkütücü, kaygılandıran örgütsel dünya biçimlerine karşı durabilmek, dayanabilmek için tutunduğu felsefi savunma mekanizmalarından biri. Alt tabakaların üst tabakalarla, resmi-örgütsel yapılarla alay etmesi; çıkarcı, şiddet yanlısı iktidar hırsını reddetmesi; sıradanlığın asıl olduğu savunusu; siyasi kurumsal liderlerin halkın fedakarlığını sömüren fırsatçılar olduğunun benimsenmesi şeklinde özetlenebilir. Ülkemizde ve dünyada özellikle düşük ekonomik ve sosyokültürel kesimleri, hatta fakirlik sarmalında debelenenleri, yani çoğunluğu, kalabalıkları oluşturan halkların dilinden, halinden, tavrından her gün anlamıyor, duymuyor ve görmüyor musunuz buna benzer ifadeleri?

Sinizm ise bir anlamda, egemen kültürün kinik bozgunculara cevabıdır denilebilir. Ahlaksızlığın hizmetine koşulmuş bir ahlak ve doğruluğu, dürüstlüğü en üst namussuzluk biçimi, ahlakı en üst utanmazlık biçimi, doğruyu da en etkili yalan biçimi olarak kavramaktır. Örneğin yasaları kullanarak yasadışı zenginleşen hırsızlar için sinikler "Yasal zenginleşme meşrudur ve yasalarca koruma altındadır" derler. Bu iki düşünce biçimini anlamak, geleceği, gençleri ve yeni dünyanın toplumsal düzeneklerine giden yolları deşifre etmek için oldukça önemli.

10 Eylül 2022 Cumartesi

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (Kliktivizm & Slaktivizm)

Kliktivizm Arap Baharı diye bilinen ve tüm dünyada sosyal medyanın gücünü ve gerekliliğini tescilleyen toplumsal olaylar sırasında türetilmiş bir kavram. Kliktivistler toplumsal eylemleri, dönüşüm, iyileşme hareketlerini klavye başından örgütleyip fiilen de destekliyorlar. Gönüllü olarak inandıkları doğruları kliklerle yayıp kitlesel harekete dönüştürebiliyorlar. Bir anlamda sivil itaatsizlik yapıyorlar. Hem klavye, hem ekran başında, hem de sahada çalışıyorlar. Kliktivistler somut olaylarla, hedeflerle, rakamlarla, verilerle ve raporlarla internet temelli aksiyonlara, kampanyalara odaklanıyorlar. En sık kliklenen konular ise kadına ve çocuğa şiddet / taciz, çevre katliamlarına, hayvanlara zulme, nükleere karşı yapılan protestolar olarak özetlenebilir.

Slaktivizme kliktivizimin "light" versiyonu denebilir. Slaktivistler de aynen kliktivistler gibi klavye cengaverliği, dijital eylemcilik yapmakla beraber, farklı olarak somut hedef, rakam, belirli bir kampanya odakları yoktur. Genel olarak bir takım imza kampanyalarına, gruplara, cemaatlere katılırlar, onları duyururlar. Ekran başında yandaşlarının savundukları şeyler doğrultusunda iletişim kurar, fikirleri yaymaya çalışır, destekler, paylaşırlar. Olaylara ilişkin haberleri, yazıları, duyumları, fotoğrafları, videoları kopyalar, yapıştırır, sosyal medyada yayarlar. İnandıkları, katıldıkları fikre, davaya dijital kanallardan katılırlar. 

Pasif ekran başı desteği verirler, "en azından ben de boş durmadım, bir şey yaptım" duygusu ile huzur bulurlar. Zaten bu yüzden Facebook, Twitter, YouTube, TikTok gibi sosyal medya platformları beğenme, beğenmeme butonları, hatta çeşitli duygu, obje, hareket emojileri ile slaktivistlere kolaylıklar sağlıyorlar. AIDS, Ebola gibi hastalıklar, salgınlar, katliamlar, suçlar, suistimaller, yolsuzluklar, skandallar ya da sanatsal, kültürel değerler slaktivistler sayesinde dünyada gündem oluyor, biliniyor, öğreniliyor, insanlığın yararına adımlar atılabiliyor.

6 Eylül 2022 Salı

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (Aktivizm)

Aktivizm, toplumsal değişme ya da politik değişiklik meydana getirmek için kasıtlı bir biçimde yapılan eylemdir. Bir kuruma, kişiye ya da politikacıya bir mektup yazmaktan, politik kampanyadan, ekonomik aktivizmden (tercih edilen şirketleri desteklemek veya tercih edilmeyenleri boykot etmek gibi), toplantılardan, blog yazmaktan, sosyal medyada kampanya yapmaktan ve sokak yürüyüşlerinden grevlere ve hatta gerilla taktiklerine kadar çeşitli şekillerde olabilir. Aktivizmin sivil yönetim tarafından uygulanan yasaların özüne uyarak yasalara riayet etmeme, karşı koyma haline ise sivil itaatsizlik denir.

Mahatma Gandhi, Rosa Parks ve Paul Lafargue'nin farklı bakış açıları ve farklı siyasi perspektiflerle dile getirdikleri sivil itaatsizlik ya da pasif direniş; yönetim siyasetinin ya da yasaların değişmesini isteyen, aleni, şiddetsiz, vicdani, fakat aynı zamanda siyasi olan barışçıl protesto eylemidir, şiddet meyillisi değildir, aksine şiddete/savaşa karşıdır. Kavram, düşünce özgürlüğünü, düşünceyi ifade özgürlüğünü ve örgütlenme özgürlüğünü savunur, bunlara sığınır.

Bu doğrultuda yeni geleceğin oluşmasında, her çağda olduğu gibi aktivizm ve sivil itaatsizlik yolları açacak, uyanış "asilenmeye" cesaret edenlerle ilerleyecek. Geleceği, gençliği çözümlerken bu kavramların farkına vararak kullanacağız. Çünkü aktivist bir gençlik yarınları inşa edecek...

27 Ağustos 2022 Cumartesi

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (Stoacılık)

Stoacılık, MÖ 4. yüzyılda Kıbrıslı Zenon tarafından Atina'da kurulumuş felsefi bir okul. Stoacılar için insanın temel amacı mutluluk. Stoacılara göre mutluluk, dış koşullara bağlı değildir. Sosyal varlık olarak insanlar mutlu olmak için yaşamın verdiklerinin, aldıklarının farkında olmalı, etraflarındaki koşulları tam anlamak ve kabullenmek için akıllarını kullanmalı, muhakeme, analiz yapabilmeli, zevke veya acıya kapılmayarak doğaya karşı görevlerini diğer insanlarla beraber dürüst ve adil çalışarak yerine getirmelidirler.

Stoacılar, dış dünyayı ve kendimizi tanıyarak, neyi değiştirip neyi değiştiremeyeceğimizin ayırdına vararak mutluluğa, yani her koşulda "iyi hissetme" haline, stabil duygu durumuna ulaşabileceğimizi savunurlar. Stoacılar temel olarak analiz yetkinliğimizi geliştirirsek ve değer sistemimizi diğer insan ve canlılara, doğaya saygılı bir dengede kurarsak, mutlu bir yaşama sahip olacağımızı anlatmaya çalışıyorlar.

Ruh halimizdeki dalgalanmaların, fırtınaların çoğu, aslında elimizde olmayan, ulaşamayacağımız şeyleri istememizden ve sahip olduğumuz şeylerin kıymetini bilememizden kaynaklanıyor. Başta sosyal medya olmak üzere, özellikle kitle iletişim araçları yüzünden ulaşamayacağımız ve/veya belki de ulaşmamız hiç ama hiç gerekmeyen şeylere erişmek için sürekli bir dolduruşa gelme, gaz verme/alma, özenme, özendirme, kategorize etme, ön yargı dağları ile şişen egolar, sönen hayaller deryasında savrulup duruyoruz. Sınırsız, ölçüsüz, farkındalıktan yoksun "isteklerimizin" kölesi olarak, yani "mutsuz" yaşamayı seçiyoruz. Tam bir "bile bile lades" durumu içindeyiz.

20 Ağustos 2022 Cumartesi

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (Altruizm)

Altruizm, birisine yarar sağlamak ya da onu zarardan ve kötülükten korumak dışında herhangi bir beklenti içinde bulunmadan yapılan empatik yardım davranışıdır. Altruist davranışta, birey elinden geleni isteyerek yapar ve insanlara iyilik yapmış olmanın verdiği doyum dışında başka bir ödül ya da karşılık beklemez. Dolayısıyla bir davranışın özgeci olup olmadığının ölçütü yardım edenin niyetidir. Bu doğrultuda yardımda bulunanın kafasında, şimdi ya da gelecekte sağlayabileceğini düşündüğü bir yarar varsa; yapılan iyilik altruist bir davranışı yansıtmaz.

Altruist davranışta esas olan "karşılık beklemeksizin" yardım etmektir. Örnekler vermek gerekirse;

  • Boğulma tehlikesi geçirenleri ya da yanan bir evde mahsur kalanları kurtarmak için yaşamını tehlikeye atmak
  • Kucağında bebekle zorlanan bir kadının poşetlerini taşımak
  • Yaşlı, engelli, çocuğun koluna girip caddenin karşısına geçirmek
  • Yol tarif etmek
  • Üzgün bir arkadaşımızı teselli etmek
  • Yardım kuruluşlarına bağışta bulunmak
  • Gönüllü olarak hastane, bakım evleri, vakıf, sosyal hizmet kuruluşları gibi yerlerde çalışmak
Altruizm çok değerli ve yeniden hatırlayıp daha iyi bir gelecek için kullanmamız gereken önemli bir "iyi insan olma hali".

13 Ağustos 2022 Cumartesi

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (Eklektik)

Eklektik sözcük kökeni olarak "en iyiyi seçmek" şeklinde ifade ediliyor. Daha çok ve ağırlıklı olarak sanat, psikoloji, felsefe, din, askeriye gibi alanlarda kullanılan bir kavram. Eklektik yaklaşım farklı sistemlere bağlı olan öğelerin en iyi parçalarını, belirleyici en iyi taraflarını toplayarak onlardan farklı bir şey yapmayı dile getiriyor. Farklı şeyler, unsurlar, dizgeler arasından seçki yapılarak bunların bağdaştırılmasını ve yeni biçimde, sunumda, durumda kullanılmasını anlatıyor.

Ofiste, iş yerinde ya da evde veya herhangi bir yerde çalışır görünüp sosyal medyada sohbet / muhabbet ediyor, e-ticaret sitelerinde alışveriş yapıyor, gideceğimiz mekanları / yerleri seçiyor, rezervasyon yapıyor, flört / aşk yaşıyor, gırgıra / şamataya vuruyor, oyunlara takılıyor, freelance işleri tamamlamaya çalışıyoruz. O olduğumuz yer ve anla pek de alakası olmayan bir yığın kapsam dışı faaliyetle uğraşıyoruz.

Evde, kafede, piknikte, sahilde, tatilde ise mail okuyor, rapor yazıyor, proje çiziyor, tasarım yapıyor, bazen sabahlara kadar iş yetiştirmeye gayret ediyor ya da ders çalışıyor, online kurslar tamamlıyoruz. Evde işi, işte özeli yaşıyor, tatilde her ikisini de yapalım diye çoğu zaman hiç birinin üstesinden gelemiyor ya da her ikisinin de eş zamanlı keyfini çıkarmayı becerebiliyoruz. O halde bu çağ insanları / gençlerine aynı zamanda "eklektik nesil" dersek anlamak ve anlaşılmak adına bir adım daha atmış olacağız.

6 Ağustos 2022 Cumartesi

2050'ye kadar olan hayatı neler belirleyecek? (Oksimoron)

Hiper teknolojik gelişmeler, über sosyopolitik ve psikolojik dönüşümler, beter ekolojik ve ekonomik fırtınalar, üzen etik ve ahlaki çöküşlerle savrulup yalpaladığımız; yorgunluk, yılgınlıktan sersemlemiş, kafa karıştıran, beyin yakan bir çağda yaşıyoruz. Sürekli arayışlar içinde, tereddütlerdeyiz. Çokluklar içinde yokluk, yokluklar içinde çokluk yaşadığımız;

  • oksimoron
  • eklektik
  • altruist
  • stoacı
  • aktivitist, sivil itaatsiz
  • kliktivist
  • sinik, kinik
hallerde, bunlarla isimlendirilebilecek, anlatılabilecek bir süreçten geçiyoruz. Bu yazımda ve önümüzdeki içeriklerimde tek tek bu kavramları günümüz dünyasıyla ilişkilendirmek istiyorum.

Oksimoron birbiriyle çatışan, çelişen iki, zıt anlamlı, uyumsuz kelimenin bir arada kullanılmasını tanımlayan sözcüktür (örn. sessiz çığlık, yaşayan ölü, farklar aynı). Sizce yaşadığımız dönem her açıdan fevkalade çelişkileri bir arada yaşamaya, içinden geçmeye çalıştığımız oksimoron bir çağ değil mi?
  • Hep daha çok teknoloji istiyor, yaratıyor, kullanıyoruz ama robotlar bizi bitirecek diye korkuyor, teknolojiye kızıyoruz.
  • Kol, kas gücü ile beceriler elde eden insanların işlerini robotlarla, teknolojiyle kolaylaştırırken önlerine dağ gibi zor gelen kodlama, tasarım, yapay zeka işlerini koyarak hayatlarını zorlaştırıyoruz.
  • Dünyanın en büyük ekonomik gücünün savaş endüstrisi olması için çalışıyor, terörü besliyoruz ama savaşı kınayan barış konferansları düzenlemekten helak oluyoruz.
  • Sürekli online, dijitalde yaşıyoruz diye yakınıyoruz ama çoğumuzun derimize, organlarımıza dahi çip taktırmak için sıraya gireceğinden de adımız gibi eminiz.
  • Gitgide iyice birbirimize benzedik, tek tipleşiyoruz diye söyleniyoruz; tam da bunu yapan kanallardan alışverişi (e-ticaret) ve iletişimi (sosyal medya) kesmiyoruz.
  • Obezite çağın en ölümcül hastalığı diyoruz ama şeker, un, tuz, atıştırmalık, meşrubat, alkol, sigara, fast food üretimini, dağıtımını, pazarlamasını yapay zeka ile maksimize etmenin yollarını buldukça havalara uçuyoruz.
Mucit Richard Buckminster Fuller der ki; "Teknoloji, hiç bir şeyle her şeyi yapıncaya kadar, daha azla daha çok'u yapabilmektir."

3 Ağustos 2022 Çarşamba

Mechanical Turk'ü biliyor muydunuz?

Günlerden bir gün yazılım ve yapay zeka hizmetleri veren bir şirketin CEO'su daha da ileri yapay zeka uygulamaları geliştirmesi için Omega ismini verdiği bir takım kurar. Bu amaçla işe koyulan ekip, gizli ve dünyayı kurtaracak büyük projelerine - yani yaratacakları kahraman yapay zekaya - Prometheus adını vermişler. Omegalar zamanla Prometheus'u başta Amazon'un Mechanical Turk'ü olmak üzere kitlesel dijital hizmet üreten internet pazarlarında görevlendirirler. Mechanical Turk, Amazon'un dijital hammaliye işlerini yapanlara verdiği isimdir. Mechanical Turk, Amazon'un hala insanlar tarafından yapılması daha efektif olan dijital işleri yaptırmak isteyenlerle yapabilecekleri buluşturduğu bir online işgücü pazar yeridir. Bir başka deyişle henüz tam manasıyla robotlara, sistemlere, iş zekasına yaptırılması mümkün olmayan ya da çok maliyetli olan bazı dijital ayak işlerinin yaptırıldığı, yapıldığı yeni tür online işçi pazarıdır.

Mechanical Turk'te yapılan işlere HIT (Human intelligence task / İnsan zekası işi) denir. İşverenler istedikleri işleri - yani HIT'leri "requester / ricacı" olarak sisteme kayıt olduktan sonra -  tarif ederler. Yapabilecek olanlar da o işleri "worker / işçi" olarak yaparlar, belirtilen parayı Amazon ödeme sistemi üzerinden alırlar. Amazon Mechanical Turk'te 500 binden fazla HIT - yani dijital işler yapan kayıtlı işçi - söz konusu. HIT'lerin karşısında kimin o işi istediği hakkında bilgi, ne kadar sürede bitmesi gerektiği, ücreti gibi unsurlar yazıyor. HIT listesinde akla hayale gelmeyecek bir sürü iş olabiliyor. Ancak en çok istenenlerin görsel karşılaştırmalar ve çeşitli yüz ifadelerinin tespiti olduğu anlaşılıyor. Bu iş portalı 2005 yılından bu yana hizmet veriyor. İşsizlik ya da işi olsa bile insanların zaten sürekli başında oldukları bilgisayarla ek gelir getiren bir şeyler daha yapma ihtiyaçları arttıkça buraya da ilgi yoğunlaşıyor.

Her ne kadar her şey otomatikleşiyor, sensörler, IoT (Internet of Things / şeylerin interneti), robotlar, akıllı sistemler bütün işleri yapıyor zannetsek de dijitalleşme sürecinde hala insanların aklına, el emeğine, göz nuruna ihtiyaç duyulan pek çok zaman alıcı iş var ve daha epey bir zaman da olacağa benziyor. Örneğin konfeksiyon / tekstil sektörlerini gözümüzde canlandıralım. Büyük giysi imalatçıları özel işleme, düğme, kıvrım gerektiren işlerini evinde fason iş yapan binlerce (daha çok) kadına verirlerdi. HIT de bir nevi bu tür iş yaptırma / yapma şeklinin dijital, online dünyadaki karşılığı.

Peki Mechanical Turk ismi nereden geliyor?

Amazon bu uygulamanın ismini Avusturya-Macaristan baronlarından Wolfgang von Kempelen'in 1770'te yaptığı ve adını "Turk" koyduğu yarı otomatik satranç makinesinden almış. Makine ilk çıktığında, oyunun masanın altına saklanmış bir insan tarafından yönetildiği bilinmiyor ve insanlara şaka yapmak, kandırmak, ilüzyon için gösteri aracı olarak kullanılıyormuş. Yemek masası büyüklüğündeki bir platforma konulmuş satranç tahtasının başında o zamanların Türk imajına uygun, sultan kıyafeti giymiş bir insan kuklası otururmuş. Sultan kuklasının bir elinde pipo varken, kollarına gizlenmiş mekanik kumandalar da masanın altına saklanmış biri tarafından idare edilirmiş. Herkes kuklanın satranç oynadığını sanırken, aslında masa altındaki sabırlı, usta ve gizemli satranççılar oyunu yönetirmiş.   

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Değişim ve dönüşüme var mısın?

Günümüz dünyasındaki beyaz yakalının dijital yakalıya dönüşümü birbirine paralel dört kulvarda gerçekleşecek;

  • Otomasyon: Yapay zeka tabanlı çözümler, robotik süreç otomasyonu ve iş zekası ile rutin ve tekrarlı aktivitelerin otomatize edilmesi
  • Teknolojik yetkinlikler: Veri analizi ile veriyi anlamlandırarak ve modelleyerek karar alma aşamalarında daha etkin kullanabilme; dijital teknolojiler ile işlerin hızının, kalitesinin ve doğruluğunun artması
  • Bilişsel yetkinlikler: Otomasyon ile kazanılan zamanda eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcılık gibi bilişsel yetkinliklerle problemlerin aşılması, yaratıcı çözümlerin inşa edilmesi ve iş geliştirme çalışmalarında aktif yer alma
  • Sosyal yetkinlikler: Hızla dönüşen iş dünyasına; değişime adaptasyon, liderlik, sürekli öğrenme gibi yetkinliklerle ayak uydurma ve değişimin bir parçası olarak kalabilme
Peki sıklıkla karşımıza çıkan ve sihirli kelime olan değişime nasıl adapte olacağız?

Değişimin iki ana düşmanı vardır; konfor alanı ve atalet. Konfor alanını bildiklerimizle, yapabildiklerimizle, sahip olduklarımızla güvende hissettiğimiz alan olarak tarif edebiliriz. Bu güvenli alandan çıkmadıkça, alıştığımız iş yapma biçimlerini değiştirmedikçe değişime uyum sağlayabilmemiz mümkün değil. Birimlere getirilen yeni bir uygulama karşısında verilen ilk tepkilerden birisi "Ama biz bu zamana kadar hep böyle yapıyorduk" şeklinde olur. Bu söylem konfor alanında kalma isteğinin dışa  vurulmasıdır. Bu cümleyi "İşimi nasıl farklı yapabilirim?" ile değiştirdiğimiz anda, zihnimizi konfor alanından çıkmak için çalıştırmaya başlarız.

Atalet ise harekete geçmemizi engelleyen, bizi olduğumuz yere mıhlayan gizli güç olarak kabul edilebilir. Bu gizli güç kulağımıza sürekli "Olduğun yerde kal" diye fısıldar. Ne zamanki ataletten sıyrılıp ilk adımı atarız, işte o vakit diğer adımların daha kolay geldiğine şahit oluruz. "Take the first step" mottosuna ne dersiniz? :) 

Bu doğrultuda değişime adaptasyon, ataletten sıyrılıp konfor alanından çıkabilmekle mümkün. Unutulmamalı ki, yetkinliklerini sürekli olarak yenileyebilen (Upskilling) ve yeni yetkinlikler edinebilen kişiler (Reskilling), günümüzün hızla değişen iş dünyasında en makbul ve iş bulma potansiyeli en yüksek olan çalışanlardır.

12 Temmuz 2022 Salı

Siz hangi dünyada yer alacaksınız?

Son yazımda turuncu insan kavramını ortaya atmıştım. Buradan yola çıkarak geleceğin iş hayatında birbiriyle etkileşimde bulunacağı öngörülen 4 farklı dünyaya yer vermek istiyorum. İlk olarak mavi dünyadan başlayacağım. Burada yer alan şirketlerin oldukça güçlü ve hatta devletlerden daha fazla otoriteye sahip olması bekleniyor. Her sektörde bulunan dev firmalar daha da büyüyerek tüm dünyayı etkileyecek potansiyele sahip hale gelecekler. Mavi dünyada iş birimlerinin varlığı devam edecek, lakin bu bölümlerdeki çalışanların sayıları azalacak ve bu kişiler yeni teknolojileri aktif biçimde kullanacaklar. 

Operasyonel işlerde ise mavi dünya şirketlerinin özellikle turuncu dünya ile işbirliği içerisinde olacakları ifade ediliyor. Bu anlamda mavi dünyadaki firmaların turuncu dünya ile güçlü bağlar kurması bu şirketlerin yalınlaşmasına ve çevikleşmesine katkı sağlayacak. Turuncu dünyada ise mavi dünyanın aksine odakta güçlü kuruluşlar yerine insan var. GİG (serbest şekilde) çalışanlar turuncu dünyanın işgücü kaynağını oluşturacaklar. Dev kurumsal firmalarda çalışmayı tercih etmeyen ve bir alanda uzmanlaşmış çalışanlar farklı şirketlerde proje bazlı işler yapmayı tercih edecekler. Farklı dünyalardan müşterilere ulaşmak gerektiği için de geniş bir bağlantı ağı kritik önem taşıyacak. Turuncu dünyadaki organizasyonlar az sayıdaki çalışanlarıyla oldukça yalın ve esnek yapılar oluşturacaklar.

Yeşil dünyaya gelecek olursak; burası güçlü bir sosyal bilince sahip, çevreye karşı duyarlı, çeşitliliğe ve insan haklarına önem veren çalışanlardan oluşacak. Bu dünya çalışanları finansal sonuçlardan ziyade sosyal etkilere odaklanacaklar. Sosyal sorumluluk projelerinin, sivil toplum kuruluşlarının, vakıfların bu dünyanın parçaları olduğu söylenebilir. Bu dünyada yer alan kuruluşlar, diğer dünyalarla aktif işbirliği içerisinde bulunarak; canlılar, çevre ve dünya için sağlıklı bir gelecek bırakmaya çabalayacaklar. 

Son olarak müşteriyi odağına alan ve rekabet içinde olan start-up'lar ise kırmızı dünyayı oluşturacaklar. Kırmızı dünyanın start-up'ları hep daha kaliteli ürün ve hizmet vermek için inovasyondan yararlanacaklar. Bu inovasyonun sağlayıcısı ise yeni teknolojileri etkin biçimde uygulayan ve çoğunlukla gençler tarafından oluşan tasarımcılar, yazılımcılar ve fikir üreticileri.

Peki siz kendinizi bu dünyalar arasında nerede konumlandırmayı düşünüyorsunuz?

11 Temmuz 2022 Pazartesi

Geleceğin başarılı insan modeli

Amerikalı mühendis ve mucit Richard Buckminster Fuller hayatı boyunca insanın dünyada daha uzun ve başarılı yaşama şansının olup olmadığını ve varsa nasıl olacağını anlamaya çalışmıştır. "Bir şeyleri asla var olan gerçekle savaşarak değiştirme. Değiştirmek için var olan modeli geçersiz kılan yeni bir model oluştur" sözünden yola çıkarak sizlere öğrenen bir fütürist olarak geleceğin başarılı insan modelini tarif etmek isterim. Hatırlarsanız, daha önceki içeriklerimden birinde T-İnsan'laşmanın önemine değinmiştim. T'nin dik bacağını bir şeyin her şeyini öğrenme, bilme ve paylaşma oluşturuyor. T'nin yatay bacağını ise her şeyin bir şeyini öğrenme, bilme ve paylaşma olarak ele alabiliriz. 

Örneğin bir fütürist geleceğin her şeyini bilmek üzere kendisine derinlik kazandırmalı (T'nin dikey bacağı), öte yandan buradaki bilgisini her sektör, kurum, alan, kişi, durum için kullanılabilir, hepsine faydalı hale getirmeye de özen göstermeli (T'nin yatay bacağı). Bir doktor hastalarına tedavi veya ilaç önerirken sadece problemli organı / bölgeyi değil, bedenin tamamını gözeterek danışmanlık vermeli.

"T" aynı zamanda içinde 5 adet daha kavram barındırıyor. "5T" ile başlayan önemli özellikler olan "tasarımcı, takım oyuncusu, tedarikçi, turuncu & teknolojik insan" olma gerekliliği söz konusu. Bir sonraki adımda T'ler kendilerini hibritleşerek, otodidakt öğrenme ve kürasyonla (HOK) geliştiriyorlar. Bunun sonucunda "5Y" prensibiyle yeteneklerini yetkinliğe dönüştürüp yetkili ve sorumlu, yaratıcı ve yenilikçi oluyorlar. Bu formülle kendinizi geleceğe hazırlarsanız, siz işsiz kalmaktan değil, iş sizsiz kalmaktan korkar. Unutulmamalı ki "değersiz iş-meslek yoktur; sevgisiz, beceriksiz insan vardır".

27 Haziran 2022 Pazartesi

Önüm arkam sağım solum İK

Geçen hafta Perşembe ve Cuma günü İK ekibi olarak soluğu - her zaman iddia ettiğim gibi -  Türkiye'nin en güzel kenti Eskişehir'de aldık. İstanbul ve Aksaray'daki çalışma arkadaşlarımızın fiziksel olarak da pandemi sonrası bir araya gelmesi ve özlem gidermesi için ideal bir ortamdı. Öte yandan daha 2 ay öncesine kadar yaşadığım yere bu defa ziyaretçi gibi gelmek benim için ilginç bir duyguydu. Hani bir zamanlar evsahibi olduğunuz yere misafir statüsünde uğramak gibi bir his... Bir Eskişehir sever olarak bu İK bölüm birlikteliğinin organizasyonunu daha ilk başladığım haftada kucağımda bulunca "Yaşasın" dedim kendi içimden. Çekirdek organizasyon komitemizle öncesinde tam bir takım çalışması şeklinde harika bir planlama ve koordinasyon gerçekleştirdik. Açıkçası yola çıkmadan önce içim o kadar rahattı ki, herkese eşsiz ve unutamayacakları bir deneyim yaşatacağımızdan emindim.

Mümkün olabildiğince kapsayıcı ve ihtiyaca göre çevik olarak adapte ettiğimiz programda neler mi vardı peki? 

  • Doğa manzaralı otelimizde konaklama ve tam bir yemek ziyafeti (TASİGO Otel)
  • Dileyen arkadaşlarımıza otelde serbest zamanda havuz ve masaj keyfi
  • İK liderlerimizin ilham veren paylaşımları
  • İK ekibimiz özelinde ödüllü eğlenceli soru çarkı ve gizemli Quiz Game seansı 
  • Otelin bahçesinde Squid Game konseptine uyarlanmış fiziksel takım aktivitesi
  • Adavari bir restaurant ortamında canlı müzikli eğlence ve nefis lezzetler (Gaga Restaurant)
  • Arzu eden arkadaşlarımıza after party ile sabaha kadar eğlence
  • Eskişehir denince akla gelen Odunpazarı ve Porşuk çayında kültürel ve sosyal gezi
  • Yöresel lezzetleri tadacağımız harika bir mekanda öğle yemeği (Gurme Ayten Usta)
  • Anı olarak herkese dağıtılan Mercedes-Benz şapkaları ve bileklikleri
Bir de güzel hava bizim yanımızda olunca insanların yüzü daha fazla gülmeye başladı. Mutlu kişilerin enerjisini o an görüp hissetikçe emeklerimizin karşılığını aldığımız belli oluyordu. Her daim bu tip birbirimizle eğleneceğimiz ve paylaşacağımız ortamlarda bir araya gelmeyi ümit ediyorum. Sonrasında İK Direktörümüz aracılığıyla onore edilmek ayrıca insanın gönlünü hoş eden bir durum oluyor; "Bir sonrakini İK bir daha yapana kadar, en iyi bölüm birlikteliği bu!"

18 Haziran 2022 Cumartesi

Zenginlik nedir?

"İnsanın en büyük zenginliği kendi kişiliğidir." Bu söz ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e ait. Esas zenginlik, en az istek ve ihtiyaca sahip olmaktır. Psikolog Zaza Yurtsever der ki, "İnsanların sahip olduğu maddeler bir müddet sonra o insanlara sahip olurlar. İnsanın özgürlüğünü engellerler. Dolayısıyla zenginlik aslında bir ağırlıktır. Bu ağırlıktan kurtulmak için kişinin vermeyi öğrenmesi gerekir. Ancak ne yazık ki bu da en zor şeylerden biri, çünkü insanoğlu sürekli eksiklik duygusu içinde yaşar." Ne kadar da yerinde bir tespit, öyle değil mi? Belli bir zaman sonra insan sahip olduğu eşyaların, varlığın derdine düşüyor. Nasıl korusam, nasıl saklasam, nasıl geliştirsem diye... Böylece özgürce yapmak istediği şeyleri gerçekleştiremiyor.

Hayatlarını anlamlı şeylerle dolduramayanlar, para harcayarak içlerindeki ve etraflarındaki büyük boşlukları doldurmaya çalışıyorlar. 25 yılı aşkın zamandır para ve mutluluk ilişkisi üzerine çalışmalar yürüten psikoloji profesörü Dr. Gilovich'e göre mutluluğun bir numaralı düşmanı adaptasyon. "Bizi mutlu edecek şeyler satın alıyoruz. İşe de yarıyor, ama bir süre için. Yeni şeyler bizi başlangıçta heyecanlandırıyor, ama daha sonra onlara adapte oluyoruz. Yaşadığımız deneyimler sahip olduğumuz maddesel şeylerden daha fazla bizim parçamız oluyor" diyor. The Guardian'ın haberine göre İngiltere'deki "Mutluluk için aksiyon" araştırması da bunu doğruluyor. Mutluluk nereden geliyor sorusuna verilen cevaplara göre aile ve sevdiğim ile ilişkim %80, sahip olduklarım ise %4 şeklinde bir sonuç söz konusu. Bu araştırma bize şunu gösteriyor; isteklerimiz arasında bir seçim yapmamız gerektiğinde özellikle sevdiklerimizle "hatıra yaratacak deneyimler" hayatımızı daha renkli ve zengin kılıyor. Sahip olmaya çalışmak yerine "yaşayın"!

Nobel ödüllü ekonomist Daniel Kahneman'ın araştırmasının sonuçlarına göre para kısmen önemli kabul ediliyor. İnsan gelirindeki artış belli bir konfora ulaştıktan sonra ekstra mutluluk getirmiyor. Öte yandan araştırmalar düzenli ziyaretin zenginleştirdiğine vurgu yapıyorlar. Her ay istikrarlı bir şekilde dostlarını, sevdiklerini görenler, onlarla vakit geçirenler, maaşı iki kat artmışcasına (yani iki kat zenginleşmişcesine) mutlu oluyorlar.

Peki sizi anılar ve yaşanmışlıklar mı, yoksa şeyler ve eşyalar mı daha fazla mutlu ediyor?

13 Haziran 2022 Pazartesi

Tutumluluk mu cimrilik mi?

  • Tutumlu Osmanlıca'da muktesid - yani "iktisat yapan" - demek. Parası olduğu halde delik ayakkabıyı giymekte ısrar eden birine cimri, aldığı ayakkabıya sağlam bakıp yıllarca giyene tutumlu diyebiliriz.
  • Tutumlu kişi yer içer ama israf etmez. Cimri ise aç olsa bile yemez içmez.
  • Tutumlu insan alternatifler üretir. Örneğin yemeğe vermediği parayla kitap alır. Sigara kullanmayıp o parayı biriktirir ve bilgisayar alır. Bir gün canı tatile gitmek ister, birikimi ile tatile çıkar. O ay çok alışveriş yaptıysa bir sonraki ay gereksiz harcamalar yapmamaya özen gösterir. İhtiyacı olan bir şey gördüğünde almaya hazırdır.
  • Cimrinin milyonları bile olsa parayla alabileceklerinden çok paranın kendisine değer verir. "Nasıl olsa daha iyisini bulurum" diyerek ihtiyacını karşılayacak şeyleri sorunsuzca alabilecek olduğu halde tercih etmez. En yakın arkadaşını zor durumda gördüğünde gözlerini kaçırır ve 5 lirası gitmesin diye sevdiği insanların sorunlarına duyarsız kalır.
  • Cimri insan taksiye 20 lira vermemek için bütün yolu yürüdüğünde ayağındaki 300-400 liralık ayakkabısını eskittiğinin farkında değildir. Yol boyunca ıslanıp hasta olur ve belki de taksinin 20 katını doktora, ilaca harcar. Ama o yine de taksiye binmeyerek 20 lira kar ettiğini düşünmeye devam eder. Çünkü cimri insan korkaktır, tutumlu insan ise zeki.
  • Cimri insan huzursuzdur, tutumlu insan ise huzurlu.
  • Cimri insan kaygılıdır, tutumlu insan ise güvende.
İpucu: Cimri olduğundan şüphelendiğiniz kişiye şunu sorabilirsiniz: "Bağırsakların sağlıklı mı?" Cimrilerin sindirim sorunları çektiği söylenir.