Logo

Logo

6 Temmuz 2025 Pazar

🕵️‍♂️ Ajanik web: Tarayıcıda değil, hedefinde gizleniyor!

Seni senden iyi tanıyan birisi var...
Ve o seninle sabah kahveni içerken bile veri topluyor.
O bir insan değil.
O bir yazılımcı değil.

O: Ajanik web.

Yani seni gizlice izleyen dijital bir istihbarat ağı gibi davranan internet.


🔍 “Ajanik web” ne demek?

Ajanik web kullanıcının farkında bile olmadan veri bırakmaya devam ettiği, her hareketin kaydedildiği ve bu verilerin algoritmalar tarafından analiz edilerek geri kullanıcıya “terzi işi manipülasyon” olarak sunulduğu bir dijital yapıdır.

Kısaca:

📌 Sen Google’da ayakkabı ararsın,
📌 Instagram’da anında indirim çıkar.
📌 Gece bir arkadaşına “işten sıkıldım” dersin,
📌 Ertesi gün LinkedIn’de “Yeni kariyer fırsatları” belirir.

Ve biz hala "beni dinliyorlar mı?" sorusunu ciddiyetle düşünüyoruz...


🧠 Ajanik web nasıl çalışır?

Bilinçli ya da değil, her tıklama bir ipucu.

  • Mouse’un ekranın hangi köşesinde daha uzun durduğunu izleyen web siteleri

  • Chatbot’la kurduğun duygusal tonu analiz eden arka plandaki algoritmalar

  • Durdurduğun ama sonuna kadar izlemediğin video içerikleri

  • Uygulamalar arası gizli veri transferleri

Hepsi birer dijital "ajan notu" gibi.

Sen gezinirken o seni çözümlüyor.
Hatta bazen sana seçenek sunmadan seni yönlendiriyor.


😳 Peki biz ne yapıyoruz?

İzin veriyoruz.
✔️ “Kabul ediyorum”
✔️ “Tüm çerezlere izin ver”
✔️ “Bildirimlere izin verilsin mi?” Elbette, neden olmasın?

Ajanik web’in büyümesi için gereken her şeyi biz sağlıyoruz.
Amaç sadece satın almak değil, davranışlarını tahmin edebilmek.

Yani: Reklam hedeflemeleri, içerik önerileri, ilişki tavsiyeleri…

Hepsi “senin yerine karar veren” sistemlerin işi.


🎭 Peki bu kötü mü?

💬 Kısmen evet, kısmen hayır.

Avantajları:

✅ Kişiselleştirilmiş öneriler
✅ Zamandan tasarruf
✅ Aradığını daha hızlı bulmak

Dezavantajları:

❌ Farkında olmadan manipüle edilmek
❌ Dijital yankı odalarına sıkışmak
❌ Algoritmaların hayat tercihlerine yön vermesi
❌ Veri mahremiyetinin yok olması


🛡️ Kendimizi nasıl koruruz?

🎯 Ajanik web’e karşı siber kalkan önerileri:

  • “Her şey bedava değil.” Verini veriyorsan ürün sensin.

  • VPN kullan, izlerini dağıt.

  • Çerezleri özelleştir.

  • Her platformda aynı hesapla oturum açma.

  • “Ben neden bunu istiyorum?” sorusunu kendine sor.
    (Belki de istemiyorsun. Sadece sana istettiriliyor.)


💬 Söz sende:

👇 Yorumlarda paylaş:

👉 En son hangi ürünü “kendiliğinden” satın aldığını fark ettin?
👉 Sence seni en çok hangi uygulama “gözlüyor”?
👉 “Ajanik web” sence distopik bir tehdit mi yoksa dijital bir kolaylık mı?


📌 Kapanış: İnternetin gizli ajanları

Ajanik web karanlık bir komplo değil - parlak ekranın ta kendisi.
Kendini koruman sadece antivirüsle değil, farkındalıkla başlar.

Çünkü bazen özgür irade sandığın şey,
sana iyi hedeflenmiş bir reklam olabilir.


🐢 Career downshifting: Daha az unvan, daha çok hayat!

“Daha çok sorumluluk, daha çok maaş, daha çok toplantı, daha çok stres…”
Peki ya daha çok ‘ben’?

İşte o noktada sahneye çıkıyor:
Career downshifting.

Yani: Bile isteye kariyerde vites küçültmek.


🚘 Vites küçültmek mi? O da kariyer mi?

Evet!
Kariyer demek sadece yukarı çıkmak değil.
Bazen bilinçli bir geri adım gerçek ilerleme olabilir.
Kariyerde downshifting; daha az stres, daha fazla denge, daha az statü kaygısı ve daha çok anlam demektir.


💼 Career downshifting nedir?

Career downshifting daha yüksek maaş, pozisyon ya da güç peşinde koşmak yerine;

  • Daha az saat çalışmayı,

  • Daha az yönetim sorumluluğu almayı,

  • Daha sade ama tatmin edici görevlerde kalmayı seçmek anlamına gelir.

Ve evet, tamamen gönüllü bir seçimdir.


🤯 Neden biri böyle bir şey yapsın?


🧘‍♀️ 1) Zihinsel & fiziksel sağlıkKurumsal maraton yerine nefesli yürüyüş!

👨‍👩‍👧 2) Aile – yaşam dengesiÇocuğun ilk adımlarını kaçırmamak > aylık performans raporu.

🎨 3) Kendi projelerine zaman ayırmakResim yap, yazı yaz, seyahate çık, köyde sabun üret.

🔄 4) Kariyerin başka bir evresine geçiş: Unvanlar tükendiğinde değil, anlam azaldığında değişim başlar.


🎢 Peki ne değildir?

✖️ Tembellik değil.
✖️ Vazgeçiş değil.
✖️ “Başaramadım, bari çekileyim” hiç değil.

Bu bir strateji.
Ve bazen en radikal cesaret herkes hızlanırken yavaşlamayı seçmektir.


🎯 Kimler için uygun?

  • 35 yaşına gelip “bu muydu?” diye soranlar

  • 3 yöneticili pozisyonda boğulanlar

  • “Bu iş beni yiyor ama maaş iyi” diyenler

  • Kendini yeniden tanımlamak isteyenler

Kısacası: “Bir şeyleri değiştirme vakti” diyen herkes için.


💬 Söz sende!

👉 Sen hiç “vites küçültmeyi” düşündün mü?
👉 Maaş – stres – yaşam üçgeninde en çok neyi feda ettin?
👉 Downshifting yapan birini tanıyor musun? (Belki sensindir!)

👇 Yorumlara yaz, bakalım kaç kişiyiz bu yavaş ama kararlı kulvarda?


🧩 Kapanış: Başarı tanımını kim yazdı?

Kariyer tanımını şirketler mi yaptı, sen mi?
Unvanlar, terfiler, 7/24 ulaşılabilir olmak...
Bunların hepsi başarıysa, peki mutluluk nerede?

Career downshifting, o görünmez başarı reçetesini yırtıp
kendi tanımını yazmaya cesaret etmektir.

Daha az takdir, daha az toplantı… ama daha çok sen.


5 Temmuz 2025 Cumartesi

🎭 Pretend work: Meşgul görünüp hiçbir şey yapmamak sanatı

Teams’te “çevrimiçi”,

Copilot açık, kahve taze…
Gözler ekranda ama akıl uzaklarda.
Zoom’da aktif ama fikir pasif.

Tanıdık geldi mi?
Tebrikler! Pretend work çağındasınız.


🎯 Pretend work nedir?

Pretend work yani “mış gibi yapılan işler”; üretken değil yoğun, anlamlı değil meşgul, etkili değil görünür olmaya dayalı bir çalışma biçimidir.

  • “Toplantıdan toplantıya koşuyorum ama iş çıkmıyor.”

  • “8 saat çalıştım ama ne yaptım hatırlamıyorum.”

  • “Yazıştım, konuştum, sunum yaptım... ama asıl mesele hala ortada.”

İşte bu: pretend work.


🔍 Peki neden oluyor bu?


1) Görünürlük takıntısı

"İş yapmasam da meşgul görünmeliyim!"
Çünkü “boş durmak = tembellik” algısı hala güçlü.

2) Toplantı zehirlenmesi

Günde 7 toplantı, 1 kahve arası.
Ve gün biterken: “Asıl işlere hiç vakit kalmadı…”

3) Micromanagement kültürü

Yönetici kontrol ettikçe çalışan “oynar gibi yapar”.
İş iç motivasyondan değil, “yakalanmama” dürtüsünden beslenir.

4) Amaçsızlık sendromu

Ne yaptığını bilmeyen çalışan =
Çok şey yapıyor gibi görünmeye çalışan insan.


🧠 Pretend work gerçeklerinden biri:

Bir işi yapmak ile
Bir iş yapıyormuş gibi görünmek
Arasında fark var.
Ve bu fark bazen şirketin geleceğini belirliyor.


🎬 Tanıdık sahneler

  • Teams’te yeşil nokta 7/24 açık ama deliverable sıfır.

  • “Sunum hazırlıyorum” cümlesi 3 gündür devam ediyor.

  • Toplantıda aktif not alıyor gibi görünen kişi... aslında yemek siparişi veriyor.

  • “Mail attım, beklemedeyim” en çok kullanılan kalkan.

Bunlar gülümsetebilir ama aynı zamanda düşündürmeli.

Çünkü pretend work = kurumsal verimsizlik + çalışan tükenmişliği.


🛠️ Ne yapmalı? Gerçek işe dönüş takvimi


1) Çıktı odaklı düşün

“Bugün ne kadar meşguldüm?” yerine
“Bugün neyi gerçekten tamamladım?” sorusunu sor.

2) Toplantıları temizle

Her toplantı gerekli mi?
Yoksa bir “pretend work kulübü” mü?

3) Kültürü değiştir

Yöneticiysen: görünürlük yerine güven ve sonuç odaklı yaklaş.
Çalışansan: yoğunluk değil, etki üzerinden kendini göster.

4) Kendine dürüst ol

Gün sonunda kendine itiraf et:
Bugün çalıştım mı yoksa çalışıyor gibi mi yaptım?


💬 Söz sende:

👇 Hadi açık olalım:

👉 En son ne zaman “mış gibi” çalıştığını fark ettin?
👉 Sence bu davranışın en yaygın olduğu alan hangisi: toplantılar mı, e-postalar mı, iş takip sistemleri mi?

Cevaplarını yorumlara bırak.
Belki de birlikte “mış gibi”likten “gerçek üretkenliğe” geçeriz. 😉


🧩 Son söz:

Pretend work sadece çalışanları değil, kurumları da kandırır.
Kendine dürüst olmak bazen ilk büyük adım olur.
Çünkü bazen “mış gibi” durmak yerine bir adım geri çekilip gerçekten yapmak, hem daha az enerji alır hem de daha çok iz bırakır.


29 Haziran 2025 Pazar

🌊 FLUX çağı: Sabit olan tek şey sürekli değişim!

🚀 Her şey hızlandı.
🧊 Katı olan her şey eridi.
🗺️ Haritalar yetmez oldu.
🎮 Deneyim bilginin önüne geçti.

Ve işte tam bu dünyaya bir isim verildi: FLUX.
Açılımı mı?
Fast – Liquid – Uncharted – eXperimental.
Yani: Hızlı, akışkan, haritasız ve deneyim Odaklı.

Kulağa bir bilim kurgu filmi gibi gelse de tam da bugünü anlatıyor. Hazırsan dalgaya kapılalım!


🧠 FLUX nedir?

“Flux” İngilizcede “akıntı, sürekli değişim” anlamına gelir.
FLUX çağında yaşıyoruz çünkü:

  • Hız artık rekabet değil, doğal zemin.

  • Katı yapılar çözülüyor, her şey akışkanlaşıyor.

  • Bilinen yollar tükendi, haritasız alanlar çoğalıyor.

  • Ve başarı, teoriden çok deneyimle ölçülüyor.

Yani eski oyun kitapları işe yaramıyor.
Artık kuralları, oynarken yazıyoruz.


🔍 FLUX’ın 4 elementiyle tanış:

1) 🏃‍♂️ F – Fast (hızlı):

Zaman artık saniye değil, salise.
Beklemek lüks, yavaş kalmak risk.
Ama hız sadece daha çabuk olmak değil, daha çevik ve uyumlu olmak demek.

📌 FLUX çağında soru:
“Ben hızlı mıyım?” değil,
“Ben hızlı değişime ne kadar dayanıklıyım?”

2) 🌊 L – Liquid (akışkan):

İş tanımları, kariyer yolları, roller… her şey katıdan sıvıya geçti.
Artık herkesin birkaç şapkası var. Belki de senin 4 işi var ve farkında bile değilsin!

📌 FLUX çağında tavsiye:
Kendini bir “meslek”le tanımlama.
Kendini bir etki alanı ile tanımla.

3) 🗺️ U – Uncharted (haritasız):

Gelecek artık öngörülebilir değil.
Eğitimle işin uyumu kalmadı. Planların süresi haftayla sınırlı.
Ama bu bir tehdit değil, yaratıcılık için alan.

📌 FLUX çağında beceriler:
Esneklik, adaptasyon, merak, cesaret.

4) 🧪 X – eXperimental (deneyim):

Artık “ne bildiğin” değil, “ne yaşadığın” daha değerli.
CV değil, deneyim portföyü önemli.
Ve evet, deneyimler bazen başarısızlıkla da gelir. Ama tam da bu yüzden öğreticidir.

📌 FLUX çağında liderlik:

“Her şeyi bilen” değil, “her deneyimden öğrenen” kişi olmak.


😵‍💫 Peki FLUX sendromu yaşıyor musun?

  • “Yetişemiyorum” hissi kalıcılaştı mı?

  • “Ben kimim, ne yapıyorum?” sorguları arttı mı?

  • “Eskiden işler daha netti” diye iç geçiriyor musun?

O zaman iyi haber:
Bunlar birer kriz değil, çağ sinyalleri.
Ve FLUX çağını anlamak onunla baş etmenin ilk adımı.


💡 Ne yapmalı? FLUX dalgasında sörf yapmak için 5 öneri:

1) Mükemmel planları bırak, prototip düşün.
    Yola çık, geliştirerek ilerle.

2) Kimliğini tek bir tanıma hapsetme.
    Çok yönlülüğünü kutla, sabit kariyer mitini bırak.

3) Yavaşlamayı öğren.
    Hızın içinde farkındalık yarat.

4) Öğrenmeyi bırakma, unlearn etmeyi de öğren.
    Bazen eski bilgiler en büyük yük olur.

5) Deneyim üret.
    Konferans izlemek değil, bir etkinlik organize etmek.
    Bir şey okumak değil, onu test etmek.

💬 Söz sende: Yorumlarda buluşalım!

👇 Hadi sen de cevapla:

👉 Senin hayatında "liquid" olan ne var şu anda?
👉 En son ne zaman bir “uncharted” alana adım attın?
👉 Deneyimle öğrendiğin en güçlü ders neydi?

Cevaplarını yorumlara yaz. Belki başka birinin pusulası, senin hikayende gizlidir. 🌍


🌀 Kapanış: Değişimden kaçma, onunla dans et.

FLUX çağında ya hayatta kalırız ya da şekil değiştiririz.
Daha esnek, daha çevik, daha meraklı ve daha cesur bir versiyonumuza evriliriz.

Unutma:

“Sabit olan kaybeder. Uyarlanan kazanır.”

Ve belki de artık sormamız gereken soru:
“Gelecek ne getirecek?” değil,
“Ben geleceği nasıl şekillendirebilirim?”


⚡️ Transformasyonel liderlik: Sadece yöneten değil, dönüştüren liderler!

Bir yönetici ekibini hedefe götürür.
Bir lider ekibini hedefe inandırır.
Ama transformasyonel lider?
O ekibini hedefe taşımakla yetinmez…

Hedefi birlikte yeniden inşa eder!


🧠 Kısaca: Transformasyonel lider kimdir?

Transformasyonel lider insanların potansiyelini açığa çıkaran, sadece performans değil, farkındalık ve vizyon da yaratan kişidir.

Yani:

  • 🔥 İlham verir,

  • 🧭 Yön gösterir,

  • 💡 Düşünmeye teşvik eder,

  • 💪 Gelişime alan açar.

Sadece iş yaptırmaz, ekip arkadaşlarının içindeki “daha iyi versiyonu” ortaya çıkarır.


🚀 Peki bu liderler ne yapar?


1) Vizyonu duvara asmaz, yaşatır.

Stratejik planları PowerPoint’te bırakmaz; ekibiyle birlikte hisseder, uygular, günceller.

2) “Sen yaparsın” demekle yetinmez, inandırır.

Özgüveni pompalamak değil, gerçek potansiyeli fark ettirmekle ilgilenir.

3) “Beni izle” demez, “Benimle gel” der.

Hiyerarşi değil, örnek olmak ve birlikte öğrenmek ön plandadır.

4) Değişimden korkmaz, değişimi enjekte eder.

Transformasyonel liderler değişim karşısında panik değil, plan yapar.


😎 Transformasyonel lider olmak = Süper güç kazanmak

🦸‍♀️ Hayal et:
Ekibini sadece yöneten değil, yenileyen bir lider olmak…
Çalışanlar seninle sadece iş yapmıyor, aynı zamanda gelişiyor.
Hedef sadece karlılık değil, anlam kazanmak.

Biraz Tony Stark, biraz Nelson Mandela…
Hem stratejik, hem vizyoner, hem de insan odaklı.


🎮 Mini test: Sen ne kadar transformasyonel bir lidersin?

Aşağıdaki ifadeler sana ne kadar uyuyor?

  • ✅ Ekibimdeki herkesin farklı potansiyeline saygı gösteririm.

  • ✅ Değişim beni korkutmaz, heyecanlandırır.

  • ✅ Ekip arkadaşlarımın gelişimi, hedefe ulaşmak kadar önemlidir.

  • ✅ İlham vermek için büyük cümlelere değil, küçük eylemlere inanırım.

👉 3 ve üzeri "evet"in varsa, sende bu ışık var!
Yorumlara yaz: “Benim süper gücüm ___________”
(Örneğin: "İlham vermek", "Empati kurmak", "Vizyon yaratmak"…)


💬 Söz sende!

🎤 Senin hayatındaki en dönüştürücü lider kimdi?
🎯 Bir yöneticiden liderliğe geçişte en zorlandığın alan ne oldu?
🌱 Sence bugünün dünyasında en çok hangi liderlik özelliği gerekiyor?

👇 Yorumlarda paylaş, birlikte dönüşelim.


🔄 Kapanış: Liderlik dönüşmüyorsa, dönüştüremez.

Transformasyonel liderlik bir unvan değil; bir niyet, farkındalık ve tutarlılık meselesi.
Bazen bir toplantıda başlar, bazen bir teşekkürle, bazen ise sadece biri “ben sana inanıyorum” dediğinde.

Çünkü bazen tek bir lider sadece işi değil, başka bir hayatı da dönüştürebilir.


28 Haziran 2025 Cumartesi

😶‍🌫️ Languishing: Ne depresifim, ne mutlu...

“Ne hissediyorsun?”
“Hiçbir şey.”
“Peki iyi misin?”
“Eh işte...”
“Kötü müsün?”
“Yoo.”

👀 Tanıdık geldi mi?

İçinde ne fırtınalar kopuyor ne de güneş açıyor. Ne üretken hissediyorsun ne de tamamen tükenmiş. Gülüyorsun ama tam da içinden değil.

İşte bu halin bir adı var: Languishing.


🧠 Languishing nedir?

Languishing “akışta olmamak”, “mental olarak askıda kalmak”, “duygusal olarak uyuşmuş hissetmek” anlamına geliyor.

Ne hasta ne sağlıklı,
Ne tükenmiş ne enerjik,
Ne depresyonda ne de neşeli…

Yani bir tür psikolojik gri alan.
Tıbbi değil ama topluca yaşadığımız bir duygu hali. Özellikle pandemi sonrası çağın “sessiz sendromu” haline geldi.


🛋️ “Languishing hali”ni nasıl tanırsın?

  • Sabahları kalkarken motivasyon yok ama sebep de belli değil

  • Sevdiğin işlere bile “eh” tepkisi

  • Sosyal medyada gezinirken “ne yapıyorum ben ya?” iç sesi

  • Zaman akıyor ama sen akmıyorsun

  • En çok kullandığın emoji: 😐

Ve belki en belirgini:
Hiçbir şeyin pek anlamı yokmuş gibi hissetmek.


🔍 Languishing ≠ Tembellik

Karıştırmayalım.
Languishing bir “isteksizlik hali” ama tembellikle alakası yok.
Zihnin yorgun, ruhun kapalı, dünya bulanık.

Bu sadece “dinleneyim geçer” durumu değil.
Aksine uzun sürerse kişinin yaratıcı kapasitesini, karar alma becerisini, ilişkilerini ve hatta fiziksel sağlığını bile etkileyebilir.


⚠️ Sessiz tehlike: Çünkü çok belirti vermiyor

Languishing'in en sinsi tarafı şu:
Ne kadar uzun sürerse normalleşme ihtimali o kadar artıyor.
Ve insan kendini bu duruma alışırken yakalayamıyor.

“Böyle hissediyorsam demek ki hayat böyle.”
Hayır, değil. 🙅


🎯 Peki ne yapmalı?

1) Mini hedefler koy

Küçük ama anlamlı adımlar: 10 dakikalık yürüyüş, kısa bir not defteri, tek bir telefon görüşmesi bile seni “harekete” sokabilir.

2) Akış anlarını ara

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığın anları hatırla. Ne yapıyordun? Kimleydin? O ana dön.

3) Sosyal bağlantıları besle

Zihnin sessiz ama duygular bağ kurmak ister. 10 dakikalık bir arkadaş sohbeti bile isteksizlik hissini biraz silkeler.

4) Ekran tüketimini azalt

Languishing'in yakıtı: sürekli uyarıcıya maruz kalmak. Bildirim orucu, sosyal medya detoksu, dijital sadeleşme = zihinsel boşluk.

5) Kendine şefkat göster

"Bir şey hissetmiyor olmak", “bozulmuş olmak” demek değil.

Duygusal aralık da insan olmanın bir parçası.


💬 Söz senin: Yorumlara bekliyorum!

👇 Aşağıya bir emojiyle şu anki ruh halini bırakır mısın?
✨ 💥 😐 😶 😎 😫 😍 🫠 🤖 🌻

👉 Son zamanlarda sen de böyle "ne mutlu, ne mutsuz" bir evrede misin?
👉 Kendini bu halden biraz olsun çıkardığın bir yöntemin oldu mu?

🎤 Yorumlarda buluşalım. Belki birlikte “meh”ten “aha!”ya geçeriz. 😉


✨ Kapanış: Sessizlik her zaman sakinlik demek değildir

Languishing durgun suda görünmeyen akıntılar gibidir.
Her şey normal görünür ama derinlerde bir şey eksiktir.

O halde şimdi yavaşça soralım kendimize:

“Ben gerçekten iyi miyim?”
Yoksa sadece idare mi ediyorum?

Ve belki de en güzel başlangıç şu olabilir:
“İdare etmek yetmiyor artık.”


🪑 Kırık sandalyeler: Hala oturuyor musun?

Bazı sandalyeler ilk başta çok rahattır.
Ama zamanla gıcırdamaya başlar…
Sonra bir gün ansızın çöküverir.
Ve biz yere düşene kadar fark etmeyiz aslında o sandalyenin çoktan kırık olduğunu.

Tebrikler! Hayatın içinden yepyeni bir metaforla tanıştınız: “Kırık sandalyeler.”


🪑 Kırık sandalye nedir?

Kırık sandalye;
✅ Sana artık yaramayan,
✅ Eskisi gibi seni taşımayan,
✅ Ama nedense terk edemediğin ilişkiler, işler, düşünceler, alışkanlıklar demektir.


💭 Kırık sandalyeler nerelerde karşımıza çıkar?

🎓 İş hayatında:
Yıllardır bir ofis koltuğuna yapışırsın. Ne terfi gelir, ne takdir. Ama “dışarısı daha kötüdür” diye kalkmazsın.

❤️ İlişkilerde:
Giderek seni yıpratan bir ilişkide “alıştım artık” deyip kalırsın. Ta ki bir gün kol bacağın burkulana kadar…

🧠 Zihinsel kalıplarda:
“Kendime güvenmiyorum.”
“Ben zaten bu konuda başarısızım.” diyen iç sesin yıllardır kafanda yankılanır ama sen hala ona kulak verirsin.

🛋️ Konfor alanında:
Kırık ama tanıdık. Güvensiz ama alışılmış. Risk yok, konfor bol… Peki ya gelişim?


😂 Kırık sandalyeyle yaşamanın belirtileri

  • "Bir gün düzelir ya..." cümlesini fazla sık kullanıyorsan

  • Kalkıp gitmek yerine "bari minderi değiştirsek" diyorsan

  • Sürekli ağrıyan ama hep ertelediğin bir şeyler varsa

  • "Benimkisi yine de en iyisi" diye çevreye karşı savunmaya geçmişsen...

Muhtemelen bir kırık sandalyede oturuyorsun. 😄


🔨 Ne yapmalı?

1) Sandalye testi yap!

Hayatındaki tüm “sandalyeleri” listele: işin, ilişkin, alışkanlıkların, inançların…
Her biri hala seni taşıyor mu?

2) Gıcırtıya kulak ver.

Kırık sandalye önce gıcırdar. Yani sana işaret verir.
Bazen can sıkıntısı, bazen motivasyon eksikliği, bazen “bir şeyler eksik” hissi...

3) Yenilemeyi düşün.

Belki tamir olur, belki yepyeni bir sandalye gerekir.
Ama unutma: Kalkmadan neyin ne olduğunu anlayamazsın.

4) Başkasının sandalyesiyle kıyaslama.

Herkesin oturduğu sandalye farklı. Kendi konforuna, değerine ve duruşuna uygun olanı bul.


🎯 Kapanış sorusu:

Hayatındaki hangi sandalyeler aslında çoktan kırıldı?
Ama sen hala orada mı oturuyorsun?

Belki de artık kalkmanın zamanı gelmiştir.


💬 Yorumlarda buluşalım!

👉 Senin kırık sandalyen neydi?
👉 Onu ne zaman fark ettin?
👉 Kalkınca ne değişti?

Unutma, belki birinin kalkması da senin hikayeni okumasına bağlıdır.


22 Haziran 2025 Pazar

🌍 Eko-anksiyete: Buzullar erirken içimiz de eriyor

📰 “2050’de deniz seviyesi 1 metre yükselecek!”
🔥 “Bu yaz 50 dereceyi göreceğiz!”
🌳 “Günde 200 futbol sahası büyüklüğünde orman yok oluyor!”

Ve sen o sırada ekran başında:

“Ben bu gezegende çocuk yapmalı mıyım?”
“Ya geri dönüşüm yeterli değilse?”
“Ben ışığı kapatıyorum ama milyarlarca insan umursamıyor!”

Evet, yalnız değilsin.

Ve evet, bunun adı var: Eko-anksiyete.


🧠 Eko-anksiyete nedir?

Eko-anksiyete iklim krizi ve çevresel yıkım karşısında hissedilen yoğun endişe, korku ve çaresizlik halidir.

Bir tür modern çağın “iklim kaynaklı vicdan sarsıntısıdır.”

  • Kaygılısın çünkü doğa tahrip oluyor.

  • Suçlusun çünkü sistemin bir parçasısın.

  • Umutsuzsun çünkü bireysel çaban yeterli gibi görünmüyor.

Kulağa depresif geldi, değil mi? Merak etme, birazdan hem güleceğiz hem çözüm arayacağız.


🤔 Belirtiler sende de var mı?

  • 🛒 Marketten ürün alırken “bunun karbon ayak izi kaç acaba?” diye düşünmek

  • ♻️ Çöpleri ayrıştırırken “ya yanlış kutuya attıysam?” paniği

  • ✈️ Tatil planını uçak yerine bisikletle yapmayı düşünmek ama Google Maps’in bile “emin misin?” demesi

  • 🦖 "Ben fosil yakıt kullanmıyorum" deyip dinozor karikatürlerine içlenmek

  • 🌎 Göz göre göre bozulan dünya için küçük ama derin krizler yaşamak

Bunların hepsi eko-anksiyetenin belirtileri olabilir.
Ve evet, çok normal.


🎬 Kafamızda sürekli dönen film:

“İnsanlık olarak doğaya savaş açtık.
Ama doğa kazanıyor gibi değil; ikimiz de kaybediyoruz.”

Günümüzün en zeki, en duyarlı insanları eko-anksiyete yaşıyor.
Sen deli değilsin, sadece farkındasın.


🌱 Peki ne yapabiliriz?

1) Felç değil, eylem!

Eko-anksiyete seni dondurmasın, harekete geçirsin.
Küçük adımlar bile önemli: Su tasarrufu, atık azaltma, bilinçli tüketim.

2) Dijital toksinlerden arın

Her gün 17 iklim felaketi haberi okursan elbet içini çekersin.
Kendine dijital bir “eko-detoks” günü ayır.

3) Topluluklara katıl

Tek başına dünyayı kurtaramazsın ama bir ekiple çok şeyi değiştirebilirsin.
Ekolojik STK’lar, permakültür atölyeleri, mahalle temizliği ekipleri...

4) İklim mizahını kucakla

Konu ciddi ama yaklaşım hafif olabilir.
Kara mizah, çizgi filmler, eko-parodiler: Hem güldürür, hem düşündürür.


🎮 Mini test: Eko-anksiyete skalanı keşfet!

Aşağıdaki cümlelerden kaç tanesi seni anlatıyor?

  • 🌡️ “İklim raporu açıklandı mı yine?”

  • 🍴 “Vegan mı olmalıyım, yoksa esnek mi?”

  • 🧃 “Plastik pipet yüzünden okyanustaki kaplumbağaları düşünüyorum.”

  • 📦 “Kargo kutusunu atarken bile suçluluk duyuyorum.”

  • 🌳 “Bir ağaç kesildiğinde içim cız ediyor.”

👇 Kaç tanesi sana uydu? Yorumlara yaz!
1-2: Doğa dostu
3-4: Endişeli doğa aktivisti
5: Gezegeni omzunda taşıyan atlas!


🎤 Söz sende!

🌍 Senin eko-anksiyetenle ilk tanıştığın an neydi?
🌱 Çevre için yaptığın küçük ama anlamlı bir eylemi bizimle paylaşır mısın?
🧠 Bu konuda seni motive eden bir film, kitap ya da kişi var mı?

👇 Yorumlarda buluşalım.
Unutma: Yalnız değiliz, birlikte daha güçlüyüz.


✨ Kapanış: Umut en güçlü geri dönüşüm!

Eko-anksiyete sağlıklı bir farkındalığın çığlığıdır.
Ama bu çığlık eyleme dönüşmediğinde sadece içimizi çınlatır.
Gelin birlikte çınlamaktan çıkıp çözüm üretelim.

🌱 Çünkü gelecek sadece bugünün çocuklarına değil,
bugün harekete geçen yetişkinlere de ait.


🎬 Action learning: Öğrenmek yetmez, harekete geç!

👩‍🏫 “Teoriyi öğrendik, şimdi uygulamaya geçelim!”
👨‍💻 “Yapmadan öğrenemem, bana gerçek bir sorun verin!”
📈 “Toplantılarda konuşuyoruz ama hiç çözüm üretmiyoruz!”

Bu cümlelerden biri sana tanıdık geldiyse seni Action learning ile tanıştırmak şart demektir.


🚀 Nedir bu "Action learning"?

Action learning (Türkçesiyle eylem temelli öğrenmegerçek sorunlar üzerinde çalışırken öğrenmeyi esas alan bir yöntemdir. Teorik bilgiyle yetinmez; bilgiyi hemen, şimdi, sahada, birlikte uygular.

Kısacası:

  • 📚 + 🧠 + 🛠️ + 🤝 = Action learning

“Öğrenirken çöz, çözerken öğren!” felsefesiyle çalışır.


💡 Bir örnekle açalım:

Diyelim ki bir şirketin müşteri memnuniyeti düşüyor.
Bir ekip oluşturuluyor. Bu ekip:

1) Gerçek sorunu analiz ediyor (ezbere değil, sahadan veriyle).

2) Araştırmalar yapıyor ama PowerPoint sunumu hazırlamak için değil, çözüm üretmek için.

3) Küçük çaplı müdahaleler yapıyor (örn. pilot uygulama).

4) Deneyimlerinden öğreniyor, sonra yeniden deniyor.

5) Süreç boyunca bir mentordan ya da fasilitatörden geri bildirim alıyor.

Bu süreç sonunda:

  • Hem sorun çözülmüş oluyor. ✅

  • Hem ekip üyeleri yepyeni şeyler öğreniyor. 🎓

  • Hem de organizasyon gelişiyor. 📈


🧠 Neden bu kadar etkili?

Çünkü:

  • 📊 Gerçek hayattan kopuk değil.

  • 👥 Takım çalışması odaklı.

  • 🌀 Deneme–yanılma sürecini kucaklıyor.

  • 💬 Eleştirel düşünmeyi ve sürekli geri bildirimi teşvik ediyor.

  • 🧗🏻 Öğrenmeyi "rahat koltuktan" çıkarıp "eyleme" taşıyor.


🎮 Eğlenceli bir aksiyon testi:

Sen ne kadar Action learner’sın?
Aşağıdaki sorulara “EVET” diyorsan sen bu kulübün bir üyesisin:

  1. 🔍 “Hadi şu sorunu birlikte çözelim” cümlesi seni heyecanlandırıyor mu?

  2. 🎯 “Yeter bu kadar bilgi, biraz da harekete geçelim” diyenlerden misin?

  3. 🛠️ “En iyi öğrenme, bizzat yaparak öğrenmektir” fikrine katılıyor musun?

👇 Cevaplarını yorumlara yaz, bakalım kaç kişiyiz bu takımda?


✏️ Nerelerde kullanılır?

  • 💼 Kurumsal eğitimlerde

  • 🏫 Okullarda / yüksek öğretimde

  • 🌍 Sosyal inovasyon projelerinde

  • 🧩 Girişimcilik ve start-up ekiplerinde

  • 🤝 Liderlik gelişim programlarında


🛑 Dikkat! Action learning ≠ sadece "yaparak öğrenme"

Burası önemli: Action Learning sadece “hadi deneyelim” değil, aynı zamanda sürekli sorgulama, yansıtma, düşünme ve birlikte gelişme sürecidir.

Yani:

“Yaptım oldu” değil,
“Yaptım, düşündüm, geliştirdim” ruhu esastır.


✨ Bonus: Kendi mini Action learning deneyimini başlat!

  1. 📝 İş hayatında/okulda seni rahatsız eden bir durumu seç.

  2. 👥 Bu konuyla ilgili birkaç kişiyle ekip kur.

  3. ❓ Neyi değiştirmek istersiniz, bunu tartışın.

  4. 🧪 Küçük bir deneme yapın.

  5. 🧭 Sonuçları değerlendirin ve öğrendiklerinizi not alın.

Bitti! İlk Action learning adımını attın bile.


💬 Etkileşim çağrısı:

👉 Sen hiç Action learning benzeri bir deneyim yaşadın mı?
👉 “Yaparak öğrendim” dediğin en değerli şey neydi?
👉 Kendi iş/okul hayatında Action learning’i nasıl kullanabilirsin?

🎤 Cevapları yorumlarda görelim!
📤 Arkadaşlarını etiketle, birlikte öğrenelim!


🎁 Kapanış hediyesi:

“Bilgiyi ezberleyen unutabilir.
Ama bilgiyi eyleme döken asla unutmaz.”

Hazırsan şimdi sahne senin.
Bilgiyle dolup taşma, harekete geç!