Logo

Logo

7 Aralık 2025 Pazar

Quasi-work zones: Çalıştığımızı sandığımız ama aslında çalışmadığımız o büyülü alanlar

Bir kahve alalım. Rahat bir koltuk bulalım. Kulaklıkları takalım.
Laptop’u açalım.
…Ve hiç çalışmayalım.

Hoş geldiniz quasi-work zones evrenine!
Türkçe karşılığıyla “yarı-iş alanları”, yani çalışıyormuş gibi yapmanın sanatının icra edildiği kutsal mekanlar.

Peki bu alanlar tam olarak ne?
Neden hepimizi kendine çekiyor?
Ve neden bir türlü “gerçek işe” geçemiyoruz?

Hadi gelin, bu modern çağ fenomeninin içine birlikte dalalım.


Quasi-work zone nedir?

En basit haliyle:

Çalışmayı planladığınız, azıcık çalıştığınız ama çoğunlukla çalışmadığınız alan.

Cafe, coworking alanı, uçak, tren, otel lobisi, sahil kenarı, hatta evdeki balkon…
Oradasınız ama tam olarak çalışmada değilsiniz.

Laptop açık.
Not defteri masada.
Gözünüz ciddi görünüyor.
Ama zihniniz TikTok’ta viral olan son “life hack”te.

İşte burası bir quasi-work zone.


📌 Neden bu alanlara bayılıyoruz?

Çünkü beynimiz bu yerleri “üretkenlik illüzyonu” olarak okuyor.

Bir nevi:

  • “Ortam çalışmalık!”

  • “Herkes bir şeylerle meşgul!”

  • “Ben de çalışıyorum!”

…diyoruz ama gerçekte sadece çalışma atmosferinin influencer’ı oluyoruz.

Bilimsel olarak açıklamak istersek:
Dopamin arttırıcı sosyal ortam + düşük iş baskısı + yüksek konfor = sahte üretkenlik hissi.


💡 En çok karşılaşılan quasi-work zone türleri

1) Hipster cafesi

Avokadolu tost + flat white + MacBook üçlüsü.
Çalışma değil, çalışma estetiği ön planda.

2) Coworking alanı

“Birazdan toplantım var” diyen ama aslında Canva’da sunum kapağı tasarlayan kalabalık.

3) Tatilde çalışıyormuş gibi yapma alanları

Havuz kenarında MS Teams görüşmesi.
Ekran parlaklığından kimse sizi görmüyor ama siz yine de çok ciddisiniz.

4) Balkon home office

15 dakika çalışıp 45 dakika sokağa bakma kültürü.

5) Tren/Uçak

Nedense herkes burada daha yaratıcı olduğunu iddia eder.
Aslında sadece offline oldukları için mail bakamıyorlardır.


🎯 Quasi-work zone’ların avantajları

➡️ Yaratıcılığı artırıyor (çünkü sorumluluk hissi düşük).
➡️ Motivasyonu yükseltiyor (“Ben çalışıyorum, bak laptop bende”).
➡️ Rutin bozuyor (bazen gerçekten farklı geliyor).
➡️ Networking çıkarabilir (diğer yarı-çalışanlarla).


🔥 O halde soru şu:

Quasi-work zones verimsiz mi?
Hayır. Ama:

Gerçek çalışmanın yerine geçtiğinde tehlikeli.
Üretkenliği desteklediğinde ise harika.

Burası bir kaçamak değil, bir yaratıcılık yakıt istasyonu olmalı.


Sizin en çok kullandığınız quasi-work zone hangisi?
Kahveci mi, uçak mı, balkon mu?
Ya da itiraf edin… sadece “çalışıyormuş gibi yapmayı” mı seviyorsunuz? 😄
Yorumlarda buluşalım!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder