Hadi gelin, bu modern çağ fenomeninin içine birlikte dalalım.
En basit haliyle:
Çalışmayı planladığınız, azıcık çalıştığınız ama çoğunlukla çalışmadığınız alan.
İşte burası bir quasi-work zone.
Çünkü beynimiz bu yerleri “üretkenlik illüzyonu” olarak okuyor.
Bir nevi:
-
“Ortam çalışmalık!”
-
“Herkes bir şeylerle meşgul!”
-
“Ben de çalışıyorum!”
…diyoruz ama gerçekte sadece çalışma atmosferinin influencer’ı oluyoruz.
Çalışma değil, çalışma estetiği ön planda.
“Birazdan toplantım var” diyen ama aslında Canva’da sunum kapağı tasarlayan kalabalık.
Havuz kenarında MS Teams görüşmesi.
Ekran parlaklığından kimse sizi görmüyor ama siz yine de çok ciddisiniz.
15 dakika çalışıp 45 dakika sokağa bakma kültürü.
Aslında sadece offline oldukları için mail bakamıyorlardır.
➡️ Motivasyonu yükseltiyor (“Ben çalışıyorum, bak laptop bende”).
➡️ Rutin bozuyor (bazen gerçekten farklı geliyor).
➡️ Networking çıkarabilir (diğer yarı-çalışanlarla).
🔥 O halde soru şu:
Quasi-work zones verimsiz mi?
Hayır. Ama:
Gerçek çalışmanın yerine geçtiğinde tehlikeli.
Üretkenliği desteklediğinde ise harika.
Burası bir kaçamak değil, bir yaratıcılık yakıt istasyonu olmalı.
Kahveci mi, uçak mı, balkon mu?
Ya da itiraf edin… sadece “çalışıyormuş gibi yapmayı” mı seviyorsunuz? 😄
Yorumlarda buluşalım!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder