Peki “man keeping” nedir?
Kısaca: Bir kadının ilişkiyi ayakta tutabilmek için gereğinden fazla çaba harcaması.
Yani:
-
Mesaj atan hep o
-
Plan yapan hep o
-
Krizleri çözen hep o
-
İlişkinin enerjisini sırtlayan yine hep o.
Kulağa tanıdık geldi mi? 😊
Bu durumda erkek tarafı daha edilgen kalırken ilişkiyi “yaşatmak” kadının omuzlarına yükleniyor. İşte buna man keeping deniyor.
Neden ortaya çıkıyor?
-
Toplumsal roller: “Kadın ilişkide emek vermeli” klişesi hala birçok ilişkide baskın.
-
Kayıp korkusu: “Ya giderse?” endişesi kadını daha çok efor sarf etmeye yöneltebiliyor.
-
Alışkanlık: Erkek tarafı pasif kalmaya alıştığında bu döngü kendiliğinden sürüyor.
Sonuçları ne oluyor?
Kısa vadede ilişki yürüyormuş gibi görünebilir. Ama uzun vadede:
-
Taraflardan biri tükeniyor
-
Eşitsizlik hissi büyüyor
-
İlişkinin dengesi bozuluyor.
Ve sonunda ilişki ya tek taraflı fedakarlığa hapsoluyor ya da sessizce bitiyor.
Eğlenceli bir test! 🎭
Şimdi kendinize sorular:
-
Mesaj atmayı bıraksam ilk adımı kim atar?
-
Plan yapmayı bıraksam buluşmalarımız yine olur mu?
-
Tartışmada çözüm aramasam ilişki ilerler mi?
Cevaplarınız hep aynı kişiyi işaret ediyorsa… evet, man keeping döngüsünün içindesiniz demektir.
Peki çözüm?
-
Dengeyi fark etmek: İlişkide yükün kimde olduğunu görmek ilk adım.
-
Açık iletişim: “Hep ben uğraşıyorum” demek yerine beklentileri netleştirmeli.
-
Ortak sorumluluk: İlişkiler tek kişilik tiyatro değildir; herkes sahneye çıkmalı. 🎭
“Man keeping” aslında modern ilişkilerin görünmeyen tuzaklarından biri. Çünkü sevgi tek taraflı gayretle değil, ortak çabayla büyüyor. İlişkinizi ayakta tutmak istiyorsanız tek kişilik “ilişki kahramanı” rolünden çıkın. İlişkinin kahramanı iki kişidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder