Ama neyse ki tıp diploması gerekmiyor - sadece bolca ikiyüzlülük enerjisi yeterli. 😏
💬 Peki “hipokrasi” nedir?
Söylediğiyle yaptığı arasında kilometrelerce fark olan davranış biçimi.
Modern versiyonu ise şöyle işler:
-
“Ben asla dedikodu yapmam.” (…ama az sonra WhatsApp grubu sessizce açılır.)
-
“Biz şeffaf bir şirketiz.” (…ama maaşlar sır gibi saklanır.)
-
“Ben doğallıktan yanayım.” (…ama 5 filtreyle story atar.)
İşte karşınızda Hipokrasi 5.0 - dijital çağın en hızlı yayılan davranış virüsü.
🎭 Hipokrasi neden bu kadar yaygın?
“Gerçek ben” arka planda kalıyor,“Beğenilen ben” sahneye çıkıyor.
🧠 Hipokrasi sadece kişisel değil, kurumsal da olabilir
Aslında bireylerin değil, bazen organizasyonların da hipokrasisi vardır.
Kurumsal iletişim diliyle:
-
“Çalışanlarımız bizim en büyük değerimiz.”
(…ama kimse izin kullanmaya cesaret edemez.) -
“Biz sürdürülebilirliğe önem veriyoruz.”
(…ama her lansmanda yüzlerce tek kullanımlık bardak dağıtılır.) -
“Açık iletişime inanıyoruz.”
(…ama eleştiri yapan bir daha toplantıya çağrılmaz.)
Hipokrasi vizyon sunumlarında güçlü, gerçek hayatta sessiz bir fenomendir.
😅 Neden gülüyoruz peki? Çünkü tanıdık geliyor.
Hepimiz bu çelişkinin içindeyiz:
Bir yandan “samimiyet”i yüceltiyoruz,
ama diğer yandan “gerçek benliğimizi” göstermekten çekiniyoruz.
Yani hipokrasi biraz da insan olmanın yan etkisi.
Kendini koruma refleksiyle büyüyen bir toplumsal alışkanlık.
🌱 Peki çözüm ne?
Hipokrasiyi yok etmek değil, farkına varmak.
Kendini dürüstçe sorgulayabilmek:
-
Gerçekten inandığım şeyi mi söylüyorum?
-
Yoksa söylenmesi gerekeni mi?
Ve bazen de basitçe şunu diyebilmek:
“Evet, bu konuda ben de çelişiyorum.”
Çünkü samimiyet mükemmellik değil - şeffaflık ister.
💬 Son söz:
“Hipokrasi dürüstlük maskesi takmış korkudur.”
Ve en cesur eylem o maskeyi yavaşça çıkarmaktır. 🎭

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder